menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Asgari ücret artık vicdan meselesi

9 0
11.12.2025

Asgari ücret tartışmaları Türkiye’de hiçbir zaman yalnızca bir maaş meselesi olmadı; her zaman gelir dağılımının, sosyal adaletin ve fiyatlama düzeninin adeta röntgenini çekti. Bu yılki tartışma ise çok daha sert bir zeminde ilerliyor çünkü enflasyonun baskısı sadece ekonomik verilerde değil, insanların günlük hayatında nefes daraltan bir gerçeğe dönüşmüş durumda.

Fiyatlar artıyor, maaşlar yetişmiyor ve toplumun en geniş kesimi giderek daha derin bir geçim mücadelesine sürükleniyor. Bu nedenle yaklaşan asgari ücret kararının sadece teknik bir hesap değil, aynı zamanda bu ülkenin en düşük gelirli vatandaşlarına karşı ahlaki bir sorumluluk meselesi olduğu artık inkar edilemez durumda.

Dünyanın gelişmiş ekonomileri, asgari ücreti belirlerken çok sesli, veriye dayalı ve toplumsal maliyetleri dikkate alan modeller kullanıyor. Japonya bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Ücret belirleme süreci ulusal düzeyde kurulan bir konseyle başlıyor; işverenler, sendikalar, akademisyenler masada yerlerini alıyor. Ekonomik büyüme, şirket karlılığı, işgücü verimliliği, yaşam maliyetleri gibi çok katmanlı göstergeler ışığında bir çerçeve oluşturuluyor. Daha sonra ülkenin tüm eyaletlerinde kendi ekonomik yapısına göre saatlik ücret tavsiyeleri ilan ediliyor.

Tokyo’nun hizmet yoğun ekonomisiyle tarım ağırlıklı bölgelerin aynı ücreti vermesi beklenmiyor; Japonya, bölgesel farklılığı bir zafiyet değil, gerçeklik olarak ele alıyor. Bu yaklaşım hem bölgesel adaleti sağlıyor hem de fiyatlama davranışlarını disipline ediyor.

En çok ihracat yaptığımız ve milyonlarca Türk vatandaşının yaşadığı Almanya’da ise farklı bir yol izliyor. Ulusal düzeyde tek bir asgari ücret uygulanıyor fakat bu ücretin belirlenmesi siyasetten tamamen bağımsız bir komisyona teslim edilmiş durumda. İşveren örgütleri, sendikalar ve bağımsız ekonomistlerin oluşturduğu bu kurul, şirketlerin rekabet gücünü zedelemeyecek, çalışanların refahını aşındırmayacak bir orta yol üretmeye çalışıyor. Ayrıca bazı sektörlerde ulusal ücretin üzerinde özel asgari ücretlerin belirlenmesine izin veriliyor. Lojistik, inşaat, bakım hizmetleri gibi alanlarda piyasa ihtiyaçlarına uygun farklı katmanlar oluşturulabiliyor. Bu esneklik hem ücretli için koruyucu bir kalkan sunuyor hem de sektörlerin kendi dinamiklerini daha sağlıklı yönetmesine imkân tanıyor.

Türkiye ise bu iki modelden de uzak bir noktada. Bölgesel farklılıklar hesaba katılmıyor, siyasetin gölgesinde belirleniyor ve çoğu zaman işçi–işveren dengesinin değil, iş verenin lehine olacak şekilde yıl sonu enflasyon hedeflerinin etrafında şekilleniyor.

Oysa gerçek enflasyonla hedef enflasyon arasındaki makas ciddi şekilde göz batıyor. Bu sene de P oranında sapma yaşandı. Fiyatlar çoktan yukarı çıkmışken ücret artışının enflasyonu........

© Elips Haber