‘Yumuşama’ siyasetinin sınırı: Kayyım politikası

Geçtiğimiz yerel seçimin Cumhur İttifakı’nın yenilgisiyle sonlanması sonrasında ülke siyasetine olumlu bir değişim havası hakim olmuş durumda.

Önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP ile bir “yumuşama” sürecine girildiğini açıkladı. Erdoğan ve Özel AKP Genel Merkezi’nde başbaşa görüştü. Bu doğrultuda Erdoğan, CHP’ye yönelik sıkça kullandığı kutuplaştırıcı ve kriminalize edici siyaset dilini bıraktı.

Sonrasında, 28 Şubat Davası nedeniyle tahliyeleri bekletilen paşalar tahliye edildi. Cumartesi Anneleri’nin Taksim’deki bininci hafta eylemine müsaade edildi. Osman Kavala ve Gezi tutuklularının salınacağına dair söylentiler var (ki bence önümüzdeki dönemde salınma ihtimali yüksek).

Aynı şekilde, Yargı’da da bir kıpırdanma söz konusu. Dün Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası başkanının ve üniversite rektörlerinin Cumhurbaşkanı tarafından KHK ile atanmasının anayasaya aykırı olduğuna hükmetti.

Ancak tüm bu, rejimin yumuşadığı ve otoriter-milliyetçi dozajını azaltıp görece daha ılımlı-liberal bir yöne evrildiği emarelerine rağmen, bazı alanlarda değişiklik olmayacağını gösteren gelişmeler de yaşanıyor. Bunların başında da kayyım politikası geliyor.

Kürt hareketinin belediyelerine kayyım atama, mevcut rejimin özellikle otoriter-milliyetçi kanadının isteğiyle sürdürülen bir politika. Birçok önde gelen Kürt siyasetçinin içeride tutulması ve HDP’nin kapatılma davası da bu politikanın diğer ayakları.

Bu politikanın temel amacı oldukça net: Kürt siyasal hareketini devlet baskısıyla sindirmek ve mümkünse bitirmek.........

© Elips Haber