menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Laikliğimiz sorunlu, ya dindarlığımız?

10 12
19.11.2024

Türkiye’deki laiklik tartışmaları Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Sizin laiklikten anladığınız şey şu; 1940'lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kur'an-ı Kerim öğrenmesini yasaklamak. Siz bunları laikliğin gereği olarak yaptınız. O zaman sizin laiklikten anladığınız şey ile benim laiklikten anladığım şey aynı değil. Ben laiklikten bütün vatandaşların, hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen laiklikten, Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklamasını anlıyorsun. Kendi icat ettiğin bir laikliği bana dayatıyorsun. Bu olmaz.” açıklamalarıyla başlamadı ve bu tartışma da son tartışma olmayacak.

Türkiye laik bir devlet olarak kurulurken din ve vicdan hürriyetini garanti altına alan, daha çok ABD laiklik modeli olarak bilinen kapsayıcı laiklik modeli değil Fransa tipi laiklik olan dışlayıcı laiklik modeli esas alındı. Aslında sorun da laiklikten değil buradan çıkıyor, yani sorun laiklik değil, laikliğin modeli ve uygulama biçimi.

Müslümanlardan oluşan, din ve devlet arasında yoğun ilişki olan bir gelenekten gelen bir topluma masa başında alınan tekke ve zaviyeleri kapatma, giyim kuşamı değiştirme kararlarını hiçbir uyum süreci olmadan, üstelik İstiklal Mahkemeleri gibi tartışmalı mahkemelerin gölgesinde hızlı ve zorunlu bir biçimde dayatırsanız ve aynı zamanda o toplumun manevi değerlerini, yönetim anlayışın, yöneticilerini, Osmanlı’dan gelen köklü tarihini yok sayarsanız ve yererseniz olacak olan budur; bir asır sonra bile bu yanlış uygulamalara dönük tartışmalar.

Dışlayıcı ve otoriter dahi olsa laikliğin hiç mi iyi etkisi yok? Hayır, elbette var. İslam tektir ancak........

© Elips Haber


Get it on Google Play