Türkiye’de son yıllarda toplumsal şiddet ve intihar vakalarındaki belirgin artış, ülkenin ruhsal sağlığına dair ciddi endişeleri beraberinde getiriyor. Her gün haber bültenlerinde, sokak kavgalarından kadın cinayetlerine, gençlerin intihar girişimlerinden işlenen şiddet suçlarına kadar çeşitli trajedilerle karşılaşıyoruz. Peki, toplumun böylesine bir öfke ve çaresizlik girdabına sürüklenmesinin nedenleri ne olabilir?
Ekonomik zorluklar, şüphesiz ki bu karanlık tablonun en büyük etkenlerinden biridir. Yüksek enflasyon, işsizlik ve artan yaşam maliyetleri, bireylerin sadece maddi olarak değil, ruhsal olarak da tükenmesine yol açıyor. Bir yandan temel ihtiyaçlarını karşılayamayan geniş bir kesim, diğer yandan ekonomik güvencesizlik içinde bocalayan gençler, adeta bir umutsuzluk sarmalında kayboluyor. Bu umutsuzluk hali, kimi zaman bireyin kendi hayatına son vermesiyle, kimi zaman ise kontrol edilemeyen öfke patlamalarıyla dışa vuruluyor.
Toplumun sosyal dokusu da bu süreçte giderek zayıflıyor. Pandemi dönemiyle birlikte daha da derinleşen sosyal izolasyon, bireyler arası bağları kopardı. Aile ve arkadaş çevresi ile olan ilişkilerin zayıflaması, yalnızlığı artırırken, bu yalnızlık depresyon ve anksiyete gibi........