Son birkaç ayda, Türkiye’de iklim krizine bağlı olarak yaşanan sorunlar ve ölümler arttı. Bir yandan yanarken bilmediğimiz ve önlem almadığımız teknolojiler de bizi kavurdu. CrowdStrike'ın hatalı yazılım güncellemesi, finans, havayolu, ulaşım ve perakende sektörlerinde ciddi aksaklıklara yol açtı. Türkiye'de de bankacılık ve perakende sektörlerinde milyonlarca lira değerinde zarar meydana geldiği tahmin ediliyor. Birçok kuruluş, iş kaybına uğradı, operasyonel maliyetler arttı. Teknolojiye bağımlılığın getirdiği risklerin somut bir örneği olarak tarihe geçti. Aslında her yıl aşağı yukarı aynı şey oluyor.
Küçük bilanço; son bir ayda Türkiye genelinde özellikle Muğla, Aydın, Antalya, Adana, Osmaniye ve Mersin gibi bölgelerde 53 ilde 270 orman yangını meydana geldi. Bu yangınlardan 267'si kontrol altına alındı, yaklaşık 875 hektar ormanlık alanı kül etti ve dört kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Ekonomik kaybı hiçbirimiz bilmiyoruz. Ekosisteme ve biyolojik çeşitliliğe verdiği anlık zararı da bilmiyoruz, gelecek çevre sorunlarını da hayal edemiyoruz.
Türkiye genelinde aşırı sıcaklıklar, mevsim normallerinin 5-10 derece üzerinde seyrediyor. İzmir, Denizli, Manisa ve İstanbul gibi büyük şehirlerde sıcaklıklar rekor seviyelere ulaştı. Yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve çocuklar için ciddi sağlık riski altında yaşıyor. Sıcak yangın riskinin yanı sıra su kıtlığına neden oluyor, tarımsal verimliliği olumsuz etkiliyor, gıda güvenliğini tehdit ediyor.
Kelton Minor adlı araştırmacı Columbia Üniversitesi Veri Bilimi Enstitüsü’nde, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini kayda geçirmiş; özellikle yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için ölümcül. Aşırı sıcaklıklar, kalp krizi, felç ve solunum yolu hastalıkları gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Ayrıca, hava kirliliği, astım ve diğer solunum yolu hastalıklarının şiddetini artırıyor. Ayrı bir araştırmada ise “Yeni Ruh Sağlığı bozukluğumuz” teşhis edilmiş. Ona da “ekolojik kaygı” adını veriyoruz. Eco-anxiety, iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ifade ediyor. Çevresel felaketlerin kronik korkusu olarak tanımlanmakta ve bireylerde hayal kırıklığı, güçsüzlük, bunalmışlık, umutsuzluk ve çaresizlik gibi duygulara yol açıyor. Uyku bozuklukları, anksiyete, depresyon ve panik atak gibi ruh sağlığı sorunları, doğrudan etkileri arasında.
En çok önemsediğim alan yerel yönetimler. Toplumla iç içe, karşı karşıya, el ele… İklim krizine karşı daha proaktif ve yenilikçi çözümler geliştirmeleri gerektiğini söylemeye gerek var mı? Yeni şartların gerektirdiği kadrolara, kafa yapısına sahipler mi? Uzmanlara yer açıyorlar mı? Önceden düşünüp tedbir alıyorlar mı? Yoksa onlar da bizim gibi seyrediyor bekliyor mu?...
Bir örnek vereyim. Küresel haber tararken karşıma çıktı; Miami’ye İklim Şefi atanmış.........