Kötünün pazarlamasi ve stratejik iletişimin gücü
Kötülüğün pazarlaması yapılabilir mi? Bu soru, retorik gibi görünse de, siyasi ve ticari iletişim stratejilerinde bir gerçeği gözler önüne seriyor. İletişim dünyasında başarıya giden yol her zaman iyilikten geçmeyebiliyor; nefret, korku ve düşmanlık iletişimi sos katıyor, muhatabın da iştahını kabarttığı bir gerçek. Maalesef güncel durumda pek çok kurum, lider ve ülke iletişim stratejilerinin temelini bu yaklaşım oluşturuyor.
Kötülüğün kime göre kötü olduğu üzerine felsefi bir tartışmaya girmeden, kötünün pazarlanmasının nasıl mümkün olduğuna bakmaya var mısınız;
Ama önce: Hiç düşündünüz mü, sevilmemeyi tercih etmek nasıl bir şeydir? Siz taşıyabilir misiniz nefret edilmeyi? Netanyahu güncel bir dizi gelişmenin kahramanı, kullandığı iletişim metoduna dair bilgiye ulaşabildiğimden dolayı bu yazının başrolünde. Yazı cast’ına Viktor Orban ya da gönlünüzden geçen diğer personaları kendiniz ekleyin. Siyasetle sınırlamak zorunda değilsiniz.
1990’ların sonunda Binyamin Netanyahu'nun siyasi danışmanı olarak aktif çalışma yapan Amerikalı George Birnbaum “Bir düşmana sahip olmak iyidir. Herkes tarafından sevilen birini bulmak çok nadirdir.” sözleriyle tanınıyor.
Birnbaum, Richard Nixon'ın başkanlık kampanyasını yürüten dünyaca ünlü siyasi danışman Arthur Finkelstein'ın öğrencisi. Finkelstein da, “Seçimlerde işinize en çok yarayacak konuya göre kutuplaşmalısınız.” sözleriyle hala anılıyor.
Bir düşman yaratmak, nefret ve korku üzerine kurulu stratejiler geliştirmek, başarılı olan pek çok liderin temel iletişiminin yapı taşı. Korkuları manipüle etmek, bilinçaltına yerleşmiş endişeleri harekete........
© Ekonomim
visit website