“Zayıflıklarımızı kibirle örtmenin” kötü mirasları

Kasaba kültürünün pusu kuran, arkadan vuran, bende olmayan başkasında da olmasın diyen ilkel kıskançlığını aşarak kibir duvarlarını yıkarsak başarılı olabiliriz

Nelson Mandela bizim kuşağın ilgiyle izlediği siyaset önderlerinden biriydi. Uzun süreli, çileli bir direnmenin sonunda ülkesinin başına geçmişti, ırk ayırımı gibi bir hastalığın aşılmasında değerli katkıları olmuştu.

Mandela’nın kendi yazdıkları kadar hakkında yazılanlar da her zaman ilgi menzilimde diriliğini korudu. Konuşmalarında, “Zayıflıklarımı kibirle örttüğümde…” cümlesini kurduğunda, zihnimde alarm zilleri çalar. Bilirim ki hemen ardından gelecek anlatımlarından deneyim ve birikimin damıtılmış, somut, uyarıcı ve öğretici değerlendirmeleri gelecektir. Kibir ve üstünlük inancının bireye, topluluklara ve toplumlara ne denli büyük bedeller ödettiği, ağır yükleri olan kötü miraslar bıraktığını derinlemesine düşünür “insan olmak zor zenaat” düşüncesi benliğimi sarar.

Küresel ölçekte kibir tehlikesi

The Econonimst’in “The World Ahead 2026” ekinde Dış Haberler Editörü Patrick Foulis’in “Çin’in kibir yılı” başlıklı yazısını okuyunca, Mandela’yı bir kez daha andım.

Foulis, Çin ile ilgili değerlendirilmesinde şu genellemeleri paylaşıyor:

- “Komünist Parti’yi kibir sarmış durumda.”

- “Çin’in devlet yönetimindeki ustalığı etkileyici gelebilir. Ancak Şi döneminde birçok kibir vakası oldu(…) bu aşırıya kaçma eğilimi 2026’da çeşitli şekillerde alevlenebilir.”

- Ticaret alanında, Trump yönetiminin kararlarına verilen........

© Ekonomim