2026’da ne kadar para mutluluk getirir? |
Geçtiğimiz hafta yaptığım rutin okumalar arasında Prof. Dr. Acar Baltaş Hoca’nın “Mutluluk Ekonomisi” başlıklı bir yazısına denk geldim. Eylül ayında Prof. Dr. Sinan Alçın hocam ile birlikte yazdığımız “Para Meselesi” kitabımızdan sonra yıl içerisinde “Yaşam, Para, Mutluluk” hedeflerine, ortak kesişim ve ayrım noktalarına oldukça dikkat ettiğimi fark ettim.1
2025 yılını tamamlamaya sayılı günler kalmışken yıl genelinde herkesin kendine finansal, bedensel ve ruhsal açılardan genel bir check-up yapmasının yararı olduğunu düşünüyorum.
Baltaş Hoca’nın da yazısında hatırlattığı şekilde insanların büyük çoğunluğu için önemli olan, gelirlerinin içinde yaşadıkları çevreyle olan göreceli ilişkisidir. Harvard’da okuyan öğrencilere, “25 bin dolar ortalama gelirin olduğu bir yerde, 50 bin dolar gelire mi sahip olmak istersiniz, yoksa 200 bin dolar ortalama geliri olan bir yerde 100 bin dolar gelire mi sahip olmak istersiniz?” diye sorulmuş. Tahmin edebileceğiniz gibi öğrencilerin büyük çoğunluğu birinci seçeneği tercih etmiştir.
Bu araştırmanın gerçek hayatta doğrulanmasına bir örnek, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra yaşanmıştır. Doğu Almanya’daki işçilerin, Batı’yla birleştikten sonra, öncekine kıyasla daha fazla kazandıkları halde, daha mutsuz oldukları saptanmıştır.
Easterlin Paradoksu’nda belirli bir eşik düzeye kadar mutlak gelir, yaşam doyumu üzerinde etkili olmaktadır. Yeterli beslenme, sağlık, hijyen, eğitim ve barınma imkânlarından yoksunluk, mutsuzluğa ve depresyona neden olmaktadır. Ancak gelir artışının insanlara sağladığı konfor araçlarının; laptopların, akıllı telefonların, spa merkezlerinin, egzotik ülkelere seyahat ve lüks restoranlarda yemek imkânlarının, kolektif iyilik hali üzerinde etkili olmadığı görülmektedir. Maddi yöndeki kazanımlar başlangıçta heyecan verse de bir süre sonra psikologların hedonistik uyum dedikleri süreç devreye girmektedir. Ayrıca bu kazanımların bir bölümünün aile hayatını ve sosyal ilişkileri olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.
Schopenhauer, “mutlu bir hayat olanaksızdır, insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır” şeklinde ünlü sözüyle mutluluğu kısaca tanımlamıştır. Çoğu insan yaşamları boyunca yaşanmamış mutlulukları olduğunu düşünür. Yaşamlarımızda zaman zaman hissettiğimiz yarım kalmışlık inancı (hayali) sürekli olarak acı çekilmesine neden olur. Birçoğumuz için hayatındaki gaye tatmin ve mutlu olmak üzerine kurulmuştur. Böylece içimizde yükselen isteklerin, arzuların çıkardığı fırtınaya kendimizi kolaylıkla kaptırarak ilerleriz. Hayatında arzularına kavuştuğunda mutlu olacağını düşünen insan, önüne konan reçetelerin peşine düşmeye başlar.........