Fed’in kararı TCMB üzerindeki baskıyı artırdı

Bu hafta kelimenin tam anlamıyla Merkez Bankaları haftasıydı.

Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirim kararı sonrası bu hafta her kıtada neredeyse bütün Merkez Bankalarının faiz kararları peşi sıra geldi. Ama şüphesiz en önemlileri başta Amerikan Merkez Bankası (Fed) olmak üzere, İngiltere Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankalarının faiz kararları oldu. İçeride heyecan yoğun olmasa da bizim Merkez Bankamızın politika kararı metni çok önemliydi.

İngiltere ve Japonya’yı dışarıda tutarsak esas yol belirleyici Fed olduğu içi, Fed’in nasıl bir karar vereceğine ilişkin olarak kafalar epey karışıktı.

Fed’in faiz indireceğini biliyorduk. Zira Fed Başkanı Powell Jackson Hole toplantılarında yaptığı konuşmasında Eylül ayını ismen söylemişti. Ancak 25 baz puanlık faiz indirimi cepte diye düşünürken, faiz indiriminin 50 baz puan olması gerçekten büyük bir sürpriz oldu. Bu ihtimal var mıydı? Evet vardı ama düşük bir ihtimaldi.

Benim beklentim Fed’in ilmek ilmek işlediği faiz indirim sürecine daha önce öngörüldüğü şekliyle 25 baz puanlık indirimle başlayacağı yönündeydi.

50 baz puanla başlamaz diye düşünmemim sebebi aslında iki temel nedene dayanıyordu.

Birinci; uzun zamandır finansal piyasalardan Fed’in yüksek faiz oranlı indirim yapması yönünde baskı geliyordu. Fed’in her ne kadar piyasaları dikkate aldığını bilsek de piyasanın Fed’i baskı ile yönlendirmesine imkân tanımayacağını düşünüyordum. O nedenle Fed’in piyasa baskısına boyun eğmeyip ihtiyatlı duruşunu devam ettirmek isteyeceğini tahmin ediyordum. Üstelik son gelen ÜFE ve çekirdek ÜFE verisi de beklentilerden epey uzaktı.

İkincisi; Fed’in Amerikan Ekonomisinde resesyona ilişkin bir kaygısı olmadığını, küresel risklerin büyüme üzerinde beklendiğinden daha az baskı yapması nedeniyle endişe duyulacak bir alanın artık kalmadığını düşünüyordum.

Fed oldukça uzun bir zaman sonra ve bence........

© Ekonomim