Kaybederken kazananlar
Açılışıyla, istila yükü altında kapanışıyla, rekorlarıyla, keyifli ve heyecanlı olimpiyat günlerini geride bıraktık. Yalnızca fiziksel yeteneklerin değil, aynı zamanda zihinsel dayanıklılığın da sınandığı olimpiyatlar dünya sporunun zirvesi olarak kabul ediliyor. Kazanılan her madalyanın ayrı bir hikayesi var fakat zaferin yalnızca madalyalarda değil, gösterilen çaba, azim ve centilmenlikte yattığını hatırlatan “olimpiyat ruhu” kürsüsünün adayları herkes için farklı.
Ülkemizi temsil eden tüm sporcular benim listemin birinci sırasında yer alıyorlar. Bir iki istisna dışında, 10 sene evveline kadar ismini dahi bilmediğimiz sporcularımızın hepsi bu kürsünün en tepesinde yer almayı fazlasıyla hak etti diye düşünüyorum.
Badminton nedir bilmezken Neslihan Yiğit’i takip etmemiz, boks sporunun sadece erkekler kategorisi olduğunu zannederken Esra Yıldız, Hatice Akbaş ve Buse Naz Çakıroğlu’nun madalya alması, “saç ok” lakaplı eskrimci Nisanur Erbil’in rakibine elendikten sonra verdiği röportajda göz yaşlarına ortak olmamız, olimpiyat tarihinde ilk defa takımlar kategorisinde yarı finale kalan kadın Voleybol Milli Takımımızın dördüncü olması sonrasında yaşadığımız hayal kırıklığı, olimpiyatlara ilk defa katılma hakkı kazanan Jimnastik Milli Takımımızın coşkusu, okçularımız, yüzücülerimiz, madalya kazanan kazanamayan tüm sporcularımız, bize yaşattırdıkları bu duygular için rahatlıkla olimpiyat ruhu altın madalyasını boyunlarına takabilirler.
Olimpiyatlardan aklımda kalan en önemli karelerden bir tanesi, Simone Biles’ın, diğer ABD’li siyahi sporcu Lee Sunisa’yla beraber, yer hareketleri kategorisinde altın madalya sahibi Brezilyalı Rebeca Andrade’yi önünde eğilerek onore etmesiydi. Bu görüntü........
© Ekonomim
visit website