Yarı Dünya

E.O.Wilson’un yazdığı Half-Earth: Our Planet's Fight for Life gerçekten de etkileyici bir kitap. Wilson'ın Yarı Dünya'da öne sürdüğü argümanı anlamak o kadar da zor değil ve gezegenin sağlığıyla, özellikle de dünyayı paylaştığımız bitki ve hayvanların sağlığıyla ilgilenenler için başlangıçta hazmetmesi zor olabilir. Wilson bize, dinozorların ölümü gibi diğer büyük ölümlerle aynı düzeyde olan, türlerin kitlesel ölümünün yaşandığı altıncı büyük yok oluşun başlangıcında olduğumuzu güçlü bir şekilde hatırlatıyor.

Geçmişte yaşananlarla karşılaştırıldığında günümüzdeki kitlesel yok oluşlar arasındaki fark, bunun bir meteor çarpması ya da bir bakteri gibi süreçlerin sonucu olmaktan çok, aslında yok oluşun bir türün eylemlerinin sonucu olmasıdır. O tür de insan yani biziz. Wilson'un neden olduğumuz krize cevabı kitabının başlığında açıkça görülüyor. Bizi, dünya yüzeyinin yarısını, büyük ölçekli insan yerleşiminin ve gelişiminin yasaklanacağı yaban hayatı koruma alanı ilan etmeye çağırıyor. Bu çağrının kabul görmesi ise kısa vadede oldukça zor gibi görünüyor.

Piyasalarda aylardır “risk off” rejiminde olduğumuzu ve daha dikkatli olunması gerektiğini ifade ediyoruz.

Geçen hafta Yarı İletken Endeksi (SOX) yüzde 12,2, Nasdaq100 (NDX) ise yüzde 5,9 düştü. S&P500 yüzde 4,2 düştü. KBW Banka Endeksi yüzde 5,5 düştü. VIX Endeksi 7,38'den 22,38'e yükselerek 8 Ağustos'tan bu yana en yüksek kapanışını gerçekleştirdi.

Diğer ülkelerde de “risk off” kendini gösterdi. Japonya'nın Nikkei 225 Endeksi geçen hafta yüzde 5,8, Güney Kore KOSPI yüzde 4,9, Tayvan'ın TWSE endeksi yüzde 3,7 ve Çin'in CSI 300 endeksi yüzde 2,7 kayıp yaşadı. Avrupa’nın başlıca hisse senedi endeksleri; Fransa'da yüzde 3,7, Almanya'da yüzde 3,2 ve İtalya'da yüzde 3,1 düştü.

Piyasa tıpkı tarihin önemli kavşaklarında olduğu gibi bu kritik kavşakta da sisli, karmaşık ve olağanüstü bir ortam var. Arka plan bu kadar kafa karıştırıcıyken, piyasa uzmanları, Wall Street stratejistleri ve ekonomi camiasının kafasının karışmaması şaşırtıcı olurdu.

“Finansal alan” ve “ekonomi alanı” analitik çerçevesi bu sisi biraz olsun kaldırabilecek mi? Bunların iki ayrı alan olmasına rağmen birbirine belirgin etkileri var ve mevcut durumu düşündüğümüzde, son beş yılda yaşanan benzeri görülmemiş yükselişleri kendimize hatırlatmamız şart. Eylül 2019'da Koronavirüs (Covid-19) öncesi dönemde başlatılan 5 TN dolarlık QE vardı. ABD'nin kısa vadeli faiz oranları Mart 2020'de sıfıra düşürüldü ve Mayıs 2022'ye kadar yüzde 1'in altında tutuldu. Japonya ise yıllardır eksi faiz uyguluyor. Piyasaların merkez bankalarının sağladığı likiditenin önemini anlamak için Japonya faiz artırımının yarattığı türbülansı hatırlamakta fayda var.

Eşi benzeri görülmemiş borç büyümesinin ve derinlemesine kökleşmiş spekülatif dinamiklerin etkisini göz ardı eden analiz, kilit döngü dönüm noktalarını tanımakta başarısız olacaktır.

Piyasanın agresif faize indirimleri “ekonomi alanı” açısından haklı görünüyor mu? Ekonomi soğurken geçmiş verilere revizyon gelmesine rağmen, Ağustos ayında 142.000 yeni iş eklendi. İşsizlik oranı tarihin en düşük seviyesi olan yüzde 4,2'ye gerilerken, ortalama saatlik kazançlardaki yüzde 0,4'lük aylık artış, yüksek geldi.

ABD'nin verileri esasen toplamda zayıf değil ama ekonominin dengesiz olduğuna dair işaretler var. Örneğin ISM Hizmet Endeksi 51,5'te beklentilere yakındı. ISM Hizmetleri Yeni Siparişler bileşeni neredeyse........

© Ekonomim