Sanat gülmek içindir

Contemporary Istanbul’u 23 Ekim’de ön izleme grubunda gezdikten sonra sadece bir video paylaştım. Üzerine “sanat gülmek içindir” yazdığım videoyu sadece Instagram’a koydum ve kalan deneyimini bugüne kadar saklamak için kendimi tuttum.

Sanatın ne için olduğu konusunda farklı dönemlerde farklı yorumlar yaptım. Bunun nedeni sanatın sanat için mi, yoksa toplum için mi yapılması gerektiği konusundaki tartışmayı komik bulmam. Bir sergide, sergiye yakışır estetik değerlerle hazırlanmış kurabiyeleri yerken “sanat yemek içindir” ifadesini kullanmıştım. Bu sefer de, Mynet’te teknolatte.com’u kurarkenki eski patronum Emre Kurttepeli ile C24 standında çektiğimiz videonun üzerine “sanat gülmek içindir” yazdım.

Benim bu yorumlarımın sanatla ciddi bir ilişkisi bulunan kişilerden tepki alması kaçınılmaz ancak çocukken her gördüğümüz şeyden aldığımız bu tatları, yaşlanırken en azından hatırlamanın herhangi bir zararı olmadığını düşünüyorum. Hayatla dalga geçmeyi unutalı çok zaman olmuş bir toplum olarak kendimizi ileri taşımanın araçlarından yoksun kaldığımız bir dönemde, bu kuruluş ayarlarına dönmenin yararı bile olabilir.

Kurttepeli’nin kurucuları arasında yer aldığı C24, New York’ta Chelsea’de bulunuyor. Chelsea adının İngiltere’de de bir yerin adı olduğunu en azından futbolla ilgili olduğumuz için biliyoruz. Futbolla ilgiliysek, biz çocukken siyah-beyaz televizyonlarda –ve daha sonra renkli televizyonda- ücretsiz izlediğimiz futbol maçlarının bugün abonelikle izlenen şifreli kanallarda yayınlandığını ve bunun medyada değer yaratan proje olarak yapıldığını da biliyoruz. Bu yapılırken insanların futbol izleme arzusunun ortadan kalkmasını engellemek için satış değeri daha düşük olan alt lig maçlarının açık kanallarda yayınlandığını da biliyoruz. Bunları açık kanalda üç Türk takımının maçlarını seyredebilirken diğer Şampiyonlar Ligi maçlarını izlemek için şifreli kanala abone olmak zorunda olanlar benden daha iyi bilecektir.

Ancak sanata gülebilen biriyseniz, Chelsea’yi geçip New York’a gelebilirsiniz. Ya da eski adıyla New Amsterdam’a. ABD’nin özellikle doğu yakasındaki birçok yer Avrupa’daki yerlerle adaş olurken zaman içinde yaşanan bu tür isim değişiklikleri de oluyor. İngilizler 1664’te New Amsterdam’ı ele geçirip York Dükü’nün adını verene kadar New York, New Amsterdam adını taşıyor. 1665 ile 1667 yılları arasında yaşanan İngiltere-Hollanda savaşının ardından, kaybeden taraf olan Hollanda ile İngiltere yeni statünün kabul edildiği bir antlaşma imzalıyor. Böylece New York, New York oluyor. Bunu, bir sanat eseri olan çizgi roman sayesinde kolayca öğrenebiliyorsunuz. Martin Mystére’in maceralarında bu hikaye anlatılıyor ve eğer tarihi tarih kitaplarının ciddiyetiyle öğrenen biri değilseniz, bu hikâyeyi gülerek hatırlayabiliyorsunuz.

Daha büyük resimdeki ABD’ye baktığınızda, Avrupa’da İngiltere’ye karşı verdiği uzun savaşı kaybeden Fransızların desteklediği tarafın, İngilizleri yenilgiye uğratarak Amerika Birleşik Devletleri’ni kurduğunu yine çizgi romanlardan öğrenebiliyorsunuz. Ancak bu, New York’un adını değiştirecek kadar büyük bir zafer olmuyor.

İşte bu New York’un Chelsea’sindeki C24 galerisinin kurucularından Emre Kurttepeli ile Gabriel-Barcia Colombo’nun yapay zekâ kullanan Oracle (Kahin) adlı kollu-makine/sanat eserini İstanbul’daki Contemporary........

© Ekonomim