Yatırım yapacaksan sanata yapma!

Venedik Türkiye Pavyonu’nun 21 destekçisinden biri olan Papko Art Collection’un kurucusu Öner Kocabeyoğlu ile koleksiyonunu barındıran Nişantaşı’nın tarihi apartmanlarından Ralli’de buluştuk.

Zamanında ressam Fahrelnisa Zeid’in oturduğu ve 1945-1946 yıllarında iki kişisel sergisini açtığı Ralli Apartmanı’nın iki katındaki koleksiyonu birlikte gezdiğimiz Öner Kocabeyoğlu hatırlatıyor:

“Paris Ekolü’nden 50’ye yakın eser şu anda İzmir’de Arkas Sanat Merkezi’nde devam eden ‘Nejad Devrim&Mübin Orhon: İki İmge Yolcusu’ sergisinde…”

Büyük kısmı depolarda, Kocabeyoğlu’nun kendi evinde olan ancak Ralli Apartmanı’nda gördüklerimin bile başımı döndürdüğü Papko Art Collection nasıl oluştu?

Öner Bey bildiğim kadarıyla tekstil sektöründeydiniz. Gönlünüzün nasıl sanata kaydığını merak ediyorum. Küçüklüğünüzde resim yapar mıydınız? Müze gezer miydiniz?

Hayır sanata ilgim birdenbire oldu ve devamı geldi. Tutkulu bir insanım. Tekstil sektöründe iken de biriktirme merakım vardı. Kalem, özellikle kurşun kalem, kibrit kutuları filan. Biriktirme, atamama, vedalaşamama hastalığı var bende. Sanat eseri koleksiyonuna gelirsem… 2011 yılında Bilgi Üniversitesi’ndeki Santral İstanbul’da açtığım ‘20. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı Sergisi’nin küratörlüğünü Ferit Edgü yapmıştı. Edgü sergiyle ilgili kitabın önsözünde “Genç koleksiyoner bir tablo aldı, hayatı değişti” diye yazmıştı. Doğru… 2004 yılında bir müzayedede Selim Turan’ın küçük kırmızı bir tablosunu sevdim, aldım ve hayatım değişti. Turan’ı aldıktan sonra Paris Ekolü’nü araştırmaya başladım.

Yani sanata ilginiz siz tekstil sektöründe iken başladı. Halen sektörde misiniz?

Hayır değilim. 90’ların başında sektöre girdim 2018 yılına kadar Zara’nın Türkiye’deki tedarikçisiydim. Başladığımızda Zara Türkiye’den yeni yeni alımlar yapıyordu. Zaten Zara da dünyada yeni tanınıyordu. Paris’te Opera Meydanı’ndaki mağazası büyük ses getirmişti. İspanyollardan sipariş alıp Türkiye’de üretim yaptırıyorduk. Alımlar giderek büyük kapasitelere ulaştı zira burada üretim maliyetleri daha düşüktü.

Zara’nın Türkiye’de büyümesinde payınız var?

Evet öyle diyebiliriz. Zaten burada ilk mağazalar açılırken ortaktık. 2018 yılına kadar devam ettim. İşimde çok başarılı oldum ve zirvede bırakmak istedim. Genç yaşımdan itibaren iş hayatına atılmak gibi bir hevesim vardı. Avukat, doktor, mühendis olmak istemedim. Dayım İspanya’da yaşıyordu, Zara işine önayak oldu. İşi bıraktığımda ülkenin ekonomik durumu nedeniyle grafik aşağıya doğru gidiyordu. Enflasyon da üstüne geldi.

Peki şimdi sanatla para kazanıyor musunuz?

Türkiye gibi enflasyonist bir ülkede sanatla para kazanmak imkânsız bence. Zaten sanata yatırımı para kazanmak için yapacaksan olmaz. Bana hep bu soru geliyor: Yatırım için mi alıyorsunuz? Ben de “Yatırım mı yapacaksın sakın sanata girme. Paran varsa git arsa al, bina al” cevabını veriyorum.

Neden öyle diyorsunuz?

Çünkü bir tutkun yoksa, devam etmeyeceksen, her gün “bu tablo kaça gider” diye düşünürsen bunun bir anlamı yok. Zaten yatırım olarak bakınca insan zor alır.

PARİS EKOLÜ SANATÇILARINI NEDEN ALDIM?

Peki sizce koleksiyoner kime denir? Agah Uğur ile bu konuyu geçenlerde detaylı konuşmuştuk. Sanat almayı birkaç kategoride saymıştı. Hatırladığım kadarıyla “yatırım için alanlar koleksiyonerlik değildir” demişti.

Ben koleksiyoner sözcüğünü çok sevmiyorum. Fransızcadan gelen çok kapsamlı bir sözcük zira. İngilizce ‘collector’ bana daha uygun. Ben kendime “biriktiriciyim” diyorum, yani Türkçe deyişiyle kolektörüm. Çünkü başka şeyler de biriktiriyorum. Ama sanat biriktirmemin kökeninde bir misyon var. Daha doğrusu sanki misyon bana yüklendi. Gezdiğiniz Paris Ekolü’nün sanatçıları Türkiye’de son zamanlarda unutulmaya başlanmıştı. Gençler........

© Ekonomim