Sevgili okur, bu köşede bir süredir sürdürülebilirliğin ötesine bakan yeni bir ekonomi meselesine odaklanıyoruz. Farklı biçimleriyle daha adil bir dünyaya dair konuşuyoruz ve bugünlerde en çok görünmeyen duvarlar ve sınırlar üzerine düşünüyorum. Bu duvarlar ve sınırlar meselesine iki noktadan bakıyorum. İlki bir şekliyle dönüşüm için çalışan kurumların ve isimlerin ana akım yıpratıcı iş modelleri üzerine birlikte hareket etmektense alan tutma ve sınır çekme ile gittikçe daralan sivil alanı ve dönüşüm odaklı çalışmaları daha da daraltması. İkincisi ise oluşmasında bu ilk durumun da oldukça payı olduğu bu yazıda daha çok üstünde duracağım mesele yaşamın gerçek sorunları ile iş dünyasının sürdürülebilirlik gündeminin arasına örülmüş olan duvarlar ve sınırlar.
Özel sektörde pek çok proje pek çok başlık pek çok haber bülteni görüyoruz. Bazıları sadece bir iletişim, PR çalışması olarak görülürken aslında bazılarının da altında gerçekten iyi niyetli dönüşüm çabası olduğunu biliyoruz. Biliyoruz ancak neden göremiyoruz? İş dünyası küresel amaçların başlıkları, sıkıştırılmış bir iş dünyasında zor olanı başarıyor sığ sularda ve yüzeyde boğuluyor. Daralan sivil alan ile birlikte iş dünyası sorunlara gerçek anlamda çözüm arayan topluluklar ve küçük organizasyonlarla çalışmayı değil dostların alışverişte görmesini sağlayacağı medya gücü olan kurum ve kişilere gitmeyi tercih ediyor. Tam da burada bu görünmeyen duvarlar ve sınırlar gittikçe güçleniyor. Görünmeyen duvarı nasıl tarifl eyeceğiz?........