Gecikme faizini durdurmanın yolu ve önemi

Son vergi paketinin 7524 sayılı Kanun olarak yasalaşmasıyla birlikte ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi aslı için uzlaşmaya başvuru yolu, Kanunun yayımından önce tebliğ edilmiş olup uzlaşmaya başvuru süresi henüz dolmamış olan tarhiyatlar hariç, kapandı. Bundan sonra sadece vergi ziyaı cezası için uzlaşmaya başvuru yapılabilecek.

Bu durumda vergi aslı için gidilebilecek tek yol, dava açmak. Pek çok mükellefin bu yolu tercih edeceği açık.. Çünkü tarhiyat dava aşamasında iken, çıkabilecek bir vergi affı ile vergi aslının yarısının kaldırılması olasılığı yüksek. Ancak bu durumda, dava süresince işleyecek gecikme faizi yükü mükellefler için caydırıcı olabilir.

Bu durumda ortaya, “acaba gecikme faizinin işlemesinin dava süresince durdurabilir miyiz?” sorusu çıkmaktadır. Gerçi bu sorunun cevabını daha önce irdelemiştim. Ancak konunun önemi şimdi daha da arttığından tekrar ele alayım dedim.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nun 47. maddesinde, amme alacaklarının rızaen ödenmesine ilişkin olarak, “orantılılık ilkesi” getirilmiştir. Bu ilkeye göre yapılan ödemeler, alacaklı idare tarafından, borçlunun amme borçlarına ve bu borca bağlı fer’ilerine orantılı olarak kabul edilmektedir. Böylece kısmi ödemelerde mükellefin daima vergi aslına denk düşen bir bakiye borcu kalacağından, bu borca gecikme faizi/zammı işleyecektir. Mükellef, borcunun tamamını ödemedikçe, vergi aslı da kapanmayacaktır. Bu mükellef söz konusu tarhiyat aleyhine dava açsa, dava süresince vergi aslına, bu defa gecikme faizi işlemeye devam edecektir.

6183 sayılı Kanunla kabul edilen bu ilke, borçlunun yanı sıra alacaklının da haklarını koruması, bir başka deyişle hem alacaklının hem de borçlunun menfaatlerini dengelemesi ile adil bir yol olarak görülebilir.

Vergi Usul Kanunumuz 112. maddesinde........

© Ekonomim