Tarımsal ürünlerde Mısır endişesi |
Tekstil ve hazır giyimden sonra tarım ürünlerinde de Türkiye’nin en önemli rakiplerinden birisi Mısır oldu. Özellikle yaş meyve ve sebze de Türkiye’nin ihracat pazarları Mısır’ın eline geçmeye başladı. Sadece ihracat pazarları değil, Türkiye’deki alıcılar, gıda sanayicileri de Mısır ürünlerini tercih etmeye başladı. Tercih etmelerinin en önemli nedeni ise ucuz ve temiz olması. Pestisit kullanımı az olduğu için temiz, işçilik ve enerji fiyatları düşük olduğu için ucuz.
Artan enerji, işçilik, lojistik ve girdi maliyetleri, yüksek fiyatlar, yanlış dış ticaret politikası nedeniyle Türkiye, rekabet gücünü kaybediyor.
Bir zamanlar “ucuz ve kaliteli üretim” avantajına sahip olan Türkiye’nin yerini Mısır alıyor. Ayrıca diğer ülkeler de devreye giriyor. Geçtiğimiz günlerde bir ihracatçı dostum Özbekistan’dan ciddi miktarda asma yaprağı geldiğini söyledi. Mısır başta olmak üzere, İran, Azerbaycan, Özbekistan, Tunus, Fas ve diğer ülkeler Türkiye’ye rakip olmaya başladı.
Bu ülkeler, hem daha uygun maliyet ve fiyatla hem de devlet destekli ihracat modelleriyle Türkiye’ye rakip oluyor.
Kasım ayının 20’sinde Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası’nın düzenlediği toplantı için Tarsus’taydım. Toplantı öncesi birkaç işletme gezdik. O işletmelerden birisi de meyve ve sebzeleri dondurarak kurutan (Freez Dry) ve tamamını ihraç eden çok modern bir gıda işletmesiydi. İşletmeyi gezerken bir bölümünde kadın işçiler önlerindeki donuk çilekleri ikiye bölerek kurutma için hazırlıyordu. İşletme yöneticisi dondurularak kurutulan bu çileğin Mısır’dan geldiğini söyleyince doğrusu çok şaşırdık.
Mersin’in bir başka ilçesi Silifke, kiraz üretimiyle biliniyor. Çileği neden Mısır’dan aldıklarını sorduğumuzda, yanıt kısa ve öz oldu;“ucuz ve temiz.”
Mısır, çileği Türkiye’den nasıl daha ucuz ve daha temiz üretiyor? Bu soruya yanıt bulunması gerekiyor. Yanıt bulunup gereği yapılmazsa yerli çileği kaybederiz.
Geçen hafta Mersin Ekonomi Zirvesi için bir kez daha Mersin’deydik. Konuştuğumuz birçok ihracatçı, gıda işletmecisi Mısır’da limonun, portakalın Türkiye’deki fiyatın yarısı kadar olduğunu söyledi. Türkiye’nin narenciye üretim merkezi olan Mersin’de, iklimin de etkisi ile yakın gelecekte narenciye üretiminin büyük yara alacağı ifade edildi. Böyle giderse Mersin’de Mısır limonu, Mısır portakalı tüketileceği endişesi dile getirildi.
Üretici, fiyat düşük diye ürünü dalından toplayamıyor. Toplama ücreti ürünün fiyatından fazla. İhracatçı, fiyatın yüksek olmasından yakınıyor. Mısır’la rekabet edemeyeceklerini söylüyor. Narenciyeye alternatif arayanlar var.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır’ın da dile getirdiği gibi, Mersin’in, tarım, sanayi, lojistik ve turizm olmak üzere çok kimlikli ekonomik bir yapıya sahip.
Son yıllarda lojistik konusunda Mersin’in çok geliştiğini söylemek yanlış olmaz. Çukurova Uluslararası Hava Limanı’ndan Mersin’e giderken, yol boyu narenciye bahçelerinin, tarım alanlarının her geçen gün daha fazla depolama alnına dönüştüğüne tanık oluyoruz
Lojistik konusunda Mersin’in altyapı avantajı çok büyük. Liman, havalimanı, Agropark, organize sanayi bölgeleri, üniversite, oda, borsa, sivil toplum örgütlerinin etkinliği, yerel yönetimlerin duyarlılığı hesaba katıldığında kentin gelişmesi önünde bir engel görünmüyor.
Ancak aynı altyapı tarım ürünleri için de kullanılması gerekirken, tarım konusunda karamsar bir hava var. Mersin Ekonomi Zirvesi’nde ve geçen ay Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası’nda katıldığım toplantıda da tarımdan yana çok şikayet dinledik. Daha da önemlisi tarımın geleceği hakkında çok fazla endişe var.
Geçmişten bugüne Adana, Mersin, Tarsus’u kapsayan Çukurova havzası tarım potansiyeli en yüksek havzalardan birisi. Ancak yanlış tarım ve dış........