Yeni tasarruf genelgesi: Geçmişteki hataların zekatı

Geçtiğimiz hafta enflasyon, işsizlik ve cari açığı aynı anda düşürmenin tek yolunun verimlilik artışı olduğunu yazmış, kamudaki kurumsal düzenlemelerin ve devlet aklının da verimlilik artışı üzerindeki etkisine dikkat çekmiştim.

Hafta başında açıklanan tasarruf genelgesini bu çerçevede değerlendirmek istiyorum. Basit bir karşılaştırma ile başlayalım: Yeni tasarruf genelgesinin üç yıllık hedefi 100 milyar TL. Geçen sene TCMB’nin zararı ise 818 milyar TL. Üç yıllık hedeflenen tasarrufun sekiz katından fazla! TCMB’nin bu zararı yüzyılın felaketi olarak adlandırdığımız ve birçok şehri yerle bir eden depremin toplam maliyetinin de dörtte biri!

TCMB’nin ettiği bu korkunç zararın ana kaynağını hepimiz biliyoruz: kur korumalı mevduat (KKM) sistemi. Neden ihtiyaç duyulmuştu? 2021 sonunda Türkiye’nin bütün dertlerine çare olacak denilen “yeni ekonomi modeli” ülkeyi iflasın eşiğine getirince aceleyle kur korumalı mevduat sistemi devreye alınmıştı. Sonuç? Daha yüksek enflasyon, ekonomik istikrarsızlık ve 818 milyar TL’lik zarar… Üstelik bu zarar sadece geçen senenin. O yüzden de 2021 yılının sonunda uygulanmaya başlayan ekonomi politikasına da “yüzyılın ekonomik felaketi” demek yanlış olmaz.

Değinmek istediğim konu şu: 2021 yılının sonunda devlet aklı ve kamu bürokrasisi Sayın Cumhurbaşkanı ve yanındaki siyasilere direnseydi ya da onları ikna edebilseydi bugün ne bu tasarruf genelgesine ihtiyaç duyacaktık ne de yeni vergi paketine. Devlet ve siyaset arasındaki ilişkiyi inceleyen devasa literatüre girecek değilim ama yine de belirtmeden geçemeyeceğim: mevcut yönetim sistemindeki karar alma mekanizmalarının ve neredeyse kaybolan devlet aklının sonucudur bu yaşadığımız süreç. Günün sonunda da hem toplum hem de devletin itibarı zarar görüyor.

Genelgeyi önemli bir kesimin “oh olsun!” duygularıyla........

© Dünya