Spor politikasını inşaattan ibaret sayarsak…

Dünyaca ünlü bir bi­lim insanımızdan dinlemiştim: Eski Sağ­lık Bakanlarımızdan bi­ri ABD’nin en önde ge­len enstitülerinden bi­rini (Koch Institute for Integrative Cancer Re­search) ziyaret ettikten sonra “böyle bir binayı en geç iki yılda bitiri­riz” demiş.

O yüzden de, milyar­larca dolar araştırma bütçesiyle dünyanın en saygın bilim insan­larını bir araya getiren enstitüyü gezerken inşaatın kalitesine ve yapım süresine takılan bir anlayı­şın sağlık politikasını büyük kam­püs hastanelerinden ibaret gör­mesine de şaşırmamak lazım.

Olimpiyatlarda neden başarı­sız olduğumuzu düşünürken ak­lıma yukarıda yazdığım anekdot takıldı. Spor politikasını sadece stat ve tesis inşa etmekle eş tut­manın kaçınılmaz sonuçlarından birini yaşadık. Başarısız olduğu­muz fikrine karşı çıkanlar olacak­tır. Geçen olimpiyatlarda dört ma­dalya kazandığımız karatenin bu olimpiyatlara dahil edilmemesi­ni gerekçe gösterenler de olacak­tır. Yine de ülkemizin nüfusuna ve milli gelir seviyesine bakınca po­tansiyelimizin çok altında bir ba­şarı elde ettiğimizi söylemek yan­lış olmayacaktır.

Bu konuyla ilgili geniş bir lite­ratür var. Ortak bulgu ülkelerin nüfusu ve gelir seviyesiyle olim­pik başarı arasında önemli ve po­zitif bir ilişki olduğu yönünde. Bu açıdan ülkemiz, Hindistan ve Meksika’yla beraber potansiyeli­nin çok altında kalan üç ülkeden biri.* Aynı coğrafyada yer aldı­ğımız ve bizden çok daha başarı­lı olan Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan gibi ülkelerin nüfusu İstanbul’un yarısı kadar!

Kişi ba­şı milli gelir açısından da önemli farklılıklar yok. Dolayısıyla, itici gücümüz olması beklenen genç ve kalabalık nüfusumuzun avan­tajını ne ekonomik büyümede ne de sportif başarıda kullanabili­yoruz. Bir başka önemli bulgu da kadın sporcuların olimpiyatlar­daki başarısı ile ilgili. Kadın işgü­cüne katılımın yüksek olduğu ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin da­ha........

© Dünya