Sahi biz ne yaşıyoruz?

Yazıyı okuyacak vaktiniz yoksa tek cümleyle özetleyeyim: Türkiye’nin içinden geçtiği süreç ekonomik kriz değil, devletin tüm kurumlarıyla zayıflaması ve itibarsızlaşması sonucu çökmesidir. Ekonomik sorunlar, yaşanan bu çöküntünün kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıktığı için de çözümü sadece ekonomi politikalarında aramak kalıcı çözüm getirmeyecektir. Devletin kurumlarıyla çöktüğü ve otorite boşluğunun ortaya çıktığı bir toplumda başka türden “çökmelerin” olması da kaçınılmazdır. Gündelik hayattan ve hepimizin içini acıtan güncel olaylardan örnekler vererek ne demek istediğimi netleştireyim.

Hepimizin içini yakan Narin ve Sıla ile başlayalım. Eğer devlet Narin’in köyünde öğretmeniyle, sağlık görevlisiyle, ziraat mühendisiyle, kolluk kuvvetleriyle gücünü ve şefkatini hissettirebilseydi Narin belki de hayatını kaybetmeyecekti. Aynı derecede önemlisi, eğer Narin’in köyünde devlet olsaydı koca bir köy kendi kanunlarını istediği gibi işletip devleti boşa düşürmeyecek, yanlış yere doğru yönlendiremeyecekti. Sıla ile devam edelim. Eğer Sıla cinsel istismardan sonra hastaneye ilk kez kaldırıldığı zaman devletin sağlık görevlileri durumun ciddiyetini anlasalardı ve sosyal hizmet uzmanları da görevini yapsaydı bugün Sıla iç organları parçalanmış bir şekilde entübe edilmeyecekti. Devlet Narin’in........

© Dünya