Nasıl bir sanayi ve dış ticaret politikası…

Geçtiğimiz hafta iş dünyası­nın vizyoner iş insanı Ad­nan Dalgakıran, Vietnam’ın sadece yüksek teknolojili ih­racatının bizim ihracatımızın tamamı kadar olduğunu, ülke­mizin toplum yapısının (ken­di sözleriyle sosyolojisinin) ge­lişmemizin önündeki en büyük engel olduğunu belirtti. Kendi­sine büyük ölçüde katılmakla beraber ihracatımıza başka bir açıdan bakmak istiyorum.

Küresel konjonktürden dolayı çok yüksek cari açık verebildiği­miz dönemlerde politika yapıcı­ların ağzından “Türkiye’nin artık … sektöründen çıkması gereki­yor” cümlesini sıkça duyduk. Ül­kenin -Sayın Dalgakıran’ın tabi­riyle- sosyolojisini göz ardı eden bu politika yapıcılar çoğu zaman gözden çıkardıkları bu sektörlerin ülke ihracatını geleneksel olarak sırtlayan, ülkenin birçok bölgesi­ne dağılmış, küresel değer zinciri­ne iyi kötü entegre olabilmiş ve is­tihdam sağlayabilen sektörler ol­duğunu ise göz ardı ederler.

Oysa yapmamız gereken, han­gi sektörlerden çıkacağımızı tar­tışmak yerine yüksek teknolojili sektörlerde elde ettiğimiz tekno­lojik kazanımları geleneksel ola­rak ihracatının güçlü olduğu sek­törlere nasıl aktaracağımızı dü­şünmektir. Yeni dönemin sanayi ve dış ticaret politikasını oluştu­rurken sektörler arası teknolo­ji aktarım mekanizmalarına kafa yormaktır.

Somut bir örnek vereyim. Sa­vunma sanayine yapılan yatırım­ları çok olumlu buluyorum. Ta­rihsel süreçte bütün ülkeler için savunma sanayi ekonomik büyü­menin ve kalkınmanın........

© Dünya