Geçtiğimiz hafta yazmaya başladığım mesleki eğitim ve beceri politikası konusuna bu hafta da devam etme niyetindeydim. Çağımızın gerekliliklerini yeni nesil eğitim kurumları bünyesinde nasıl öğretebileceğimizi yazacaktım. Böylece Almanya, Avusturya, İsviçre gibi ülkelerin zamanında elde ettikleri mesleki eğitim başarısını bugünün koşullarında nasıl tekrarlayabileceğimizi anlatacaktım.
Ne var ki, gelen bir haberle, bu ülkeden ümidini kesmemiş bütün insanlar gibi benim de hevesim kaçtı. Kara para akladığı ve görmemişliği her halinden belli olan bir çiftin “devletimiz sağ olsun” tezahüratlarıyla rüküş hayatlarına geri dönüşüne tanık olduk. Tam da okulların açıldığı hafta milyonlarca öğrenci bugünün Türkiye’sinde zenginliğin ve itibarın yolunun iyi bir eğitimden değil de kötü bir ahlaktan geçtiğini bir kez daha anlamış oldu.
Yüzbinlerce üniversite öğrencisi de bir kez daha yabancı bir ülkede vasıfsız bir işçi olarak çalışmayı bu ülkede beyaz yakalı bir çalışan olmaya tercih etti. Ülkemizdeki yetenekli ve idealist gençleri kendi ülkesinin işgücüne katmak için çabalayan yabancı ülkelere arayıp da bulamadıkları fırsatı kriminal ve rüküş bir çift, ağababalarının da kollamasıyla, vermiş oldu. Devletimiz sağ........