Falih Rıfkı Atay “Çankaya” adlı eserinde 1836 yılında 2. Mahmut’un Osmanlı’nın iktisadi durumunu anlamak için görevlendirdiği Prusyalı subay Molke’nin şu gözlemini aktarır: “Türk, kendi toprağında yetişen bir okka dokunmuş kumaşa 10 okka ham ipliğini verir”.
Evet, bu topraklarda ekonominin kaderi yüzyıllardır aynı: Değer yaratamıyoruz!
Rekabeti modası geçmiş bir şekilde ucuz TL üzerinden tesis etmeye çalışmanın, Emeği ve ücretleri baskılamanın, kayıt dışı ekonomiye göz yummanın, E-ticaretten enerji sektörüne kadar geniş bir yelpazede piyasa dinamiklerini bozan düzenlemeler ve sübvansiyonlarla günü kurtarmaya çalışmanın, Enflasyondaki direncin, işsizlikteki katılığın, Tarımdaki can çekişmenin, ihracattaki teknoloji yoğunluğunun bir türlü artmamasının, Kısacası iş dünyasında ve toplumun genelinde karşılaştığımız sorunların ortak noktası aynı: Değer yaratamıyoruz.
Hem de yüzlerce yıldır… O zaman kritik soru şu: Değeri nasıl yaratacağız? Tespitin bol, çözüm önerisinin sınırlı olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve artık halk, çok da haklı bir şekilde, sorun tespitlerinden sıkılmış durumda.
Teknokrat kimliği öne çıkan bir siyasetçi olarak sahada en fazla karşılaştığım yorum da bu: “Sorunları hepimiz biliyoruz. Siz ne yapacaksınız? Bir an önce bi’şey yapın!” İşte haftada bir sizlere sesleneceğim köşenin adı da buradan geliyor: bi’şey yapmalı… Bu köşede mümkün oldukça sorun tespitinden çok ne yapılması gerektiğinden bahsedeceğim. Çoğu zaman........