Ekonomide diğerkâmlık anlayışı, kurtuluş reçetesi

Daha önceki dönemlerde birçok kez karşısına çıkmış olmasına rağmen Türkiye ekonomisi bir yol ayrımına geldi. Bu ifadeyi kullanırken siyaseten seçimsiz bir dönem, uluslararası konjonktürün Türkiye lehine gelişme beklentisi, kamuoyunun bu konudaki beklentilerini bir arada düşünerek kullandım.

Türkiye ekonomisinin büyüme, enflasyon, döviz kuru hareketlerinin dönemselliğine bakılacak olursa süreçlerin tepkisel, dönemsel, dış etkilere açık olduğu görülmektedir. Bu süreçlerin kök sebebinde de yapısal ve temel dengelerin hâlâ kurulamamış olması yatmaktadır. Üç temel paradoks;

a) İhracat yapmak için ithalat bağımlılığı,

b) Cari açık yaratmadan büyümeyi sürdürebilmek

c) Niteliğine bağlı olmaksızın devamlı dış kaynak girişine olan bağımlılıktan kurtulmak. Yukarıda da ifade ettiğim yol ayrımı konusu işte tam bu seviyede ülkemiz için büyük bir önem taşımaktadır.

Özellikle Haziran 2023 ile başlayan ekonomik programın beklentileri dikkate alındığında, hâlâ tam uygulanmaması, toplumsal ve siyasi desteğin mevcut olmakla birlikte erozyona uğramaya başlaması, yaz aylarının bu konuda bize bir yol göstereceği muhakkaktır. Ayrıca yapısal sorunlarla ilgili artık reformist bakıştan, radikal kararlara geçilerek ülkenin bundan sonraki yıllarının üst gelir grubu ülke sınıfına çıkmasında belirleyici olacaktır.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sanal bir ifadeye dönüşen yapısal sorun kavramı aslında çok somut net ve yapılacaklar bellidir. Ancak burada siyasi irade tercihleri, popülist bakıştan arınma, kısa vadeli fırsatlardan vazgeçilerek uzun vadeli kazanımların öncelik taşıdığı bir süreç önceliklenmesi temel konudur.

Ancak bu eğer Türkiye ekonomisini dışa açık rekabetçi bir yapıya geçiş olarak 24 Ocak 1980’i alırsak ne yazık ki bu konuda kararlar, tercihler ve uygulamalar uzun vadeli........

© Dünya