Ekonomik gücü tartışmasız olan Federal Almanya’nın bu gücündeki en önemli paylardan biri, kuşkusuz işletmelerine aittir. Almanya, işletmeleri sayesinde, ihracat şampiyonu bir ülkedir ve bireysel işletme markalarına güven dünya çapında çok yüksektir.
İşletmelerle ilgili en önde gelen hassas konulardan biri ise, bunların ne şekilde vergilendirileceğidir. Geçtiğimiz hafta, Maliye Bakanlığı’nın talebi çerçevesinde oluşturulan “Uzmanlar Komisyonu”, işletme vergisi reformuna ilişkin değerlendirme ve önerilerini sundu.
Çalışmasını dokuz ayda tamamlayan ve vergi hukuku profesörleri ile ekonomistlerden oluşan komisyonun değerlendirme ve önerileri, Türkiye bakımından da değer taşıyor. Çünkü, hem Türkiye de işletmelerini ve özellikle ihracatı geliştirmek istiyor, hem de Almanya’da sahibi Türkiye merkezli şirket olan çok sayıda işletme var.
Dört ana başlık altında, Komisyon’un önerilerinin önemli kısmı şu şekilde sıralanabilir:
-Hem şahıs şirketleri hem de sermaye şirketleri, şirketin kurumlar vergisi mükellefi olması ile şirket kârının ortaklara dağıtılması arasında serbest seçim imkanına sahip olmalıdır. Bu seçim hakkı, sadece ferdi işletmeler ve borsaya kayıtlı şirketler için geçerli değildir.
- Zarar mahsubunun geçmiş yıllar için de yapılabilmesi imkanı genişletilmeli, zararın ilerki yıllardaki kazançtan mahsubu sınırsız olmalıdır. Zararın sınırlı sorumlu ortaklara aktarılması basitleştirilmelidir. Grup içindeki zarar mahsupları, bir kâr aktarım sözleşmesine bağlı olmamalıdır.
-Vergiye tabi kazancın tespiti, geleneksel ticari bilanço hukukuna daha fazla dayanmalıdır. Uzmanlar Komisyonu, uluslararası bilanço kurallarını vergi bilançosu için uygun bir başlangıç noktası olarak görmemektedir.
-Şahıs ortaklıklarını vergilendirme kuralları temelden basitleştirilmelidir. Şahıs şirketleri ile ortakları arasındaki hukuki ilişkiler, örtülü kazanç aktarımı sınırına dikkat edilerek, gelecekte vergisel açıdan da........