2025 kısa mı, uzun mu geldi?

Bir yılı daha geride bırakıyo­ruz. Zamanın hızlı geçtiği­ni düşünenler ne kadar şanslı ol­duklarının farkında değil, zira yalnızca acı çeken için zaman ya­vaş akar. “Bitsin gitsin artık” di­yenin ruh hali ile “nasıl da geçmiş bunca zaman” diyenler arasında­ki temel fark, geçen zamanın be­raberinde getirdiği ve ardında bı­raktığı iyi ya da kötü izlerdir.

“Mübtelâ-yı gam’a sor kim ge­celer kaç saat” ifadesinin içeri­ği tam da buna değinir. Gecenin herkes için uzunluğu matema­tiksel olarak aynı dakika, ay­nı saat olsa da bazılarımıza çok uzun bazılarımız için çok kı­sa gelir. Zamanın hızlı ya da ya­vaş akması, acı ve keder ile olan mesafemize bağlıdır. Mutlu an­larımız kısacık sürede göz açıp kapayıncaya kadar biterken, mutsuz günlerimiz bitmek bil­meyecekmişçesine uzar da uzar. Demem o ki 2025 nasıl da geçip gidiverdi dediğimizde, onu bir de Gazze’de, Ukrayna’da, hasta­nelerde, sokaklarda yaşayanlara, mezar başlarında sevdiklerini uğurlayanlara, sevip de kavuşa­mayanlara vs. sormayı ihmal etmemek gerekir.

Kanımca bir süredir küresel çapta hepimizin yaşadığı ortak duygu ay­nı: derin bir yorgunluk ve tükenmişlik hali. İn­sanlar yalnızca eskisinden daha yoksul, daha yalnız, daha çaresiz ve güvensiz değil, her şeye karşı daha inançsız ve kuşkucuyuz. Al­datıldığımızdan şüphe ediyoruz. Kimin doğruyu söylediğini, neyin gerçek olduğunu, hangi bilginin kasıtlı olarak önümüze sürüldü­ğünü bilemiyoruz ve elimizdeki tüm haritaların yanlış ve yönlen­dirilmiş olabileceği kuşkusuyla bir rota çizemiyoruz. Belirsizlik ve güvencesizlik artık geçici de­ğil; yönetilmesi gereken bir hâl.

Küresel araştırmalar, geleceğe dair olumlu beklentilerinin son on yılların en düşük seviyesin­de olduğunu gösteriyor.........

© Dünya