Yapay zekâ çağında itibarın yeni düşmanları

Krizlerin öznesi değişti belki; artık yalnızca insanlar değil, makineler de hata yapabiliyor. Ama krizin anlamı hâlâ aynı: Güvenin kırılması. Kurumların önündeki en büyük sınav artık ne kadar yenilikçi oldukları değil, teknolojiyi ne kadar etik, bilinçli ve insani kullandıkları.

İtibar, kurumların en soyut ama en hassas değeri. Yıllarca in­san eliyle, duyguyla, sezgiyle inşa edildi; kelimelerin, davranışların ve değerlerin toplamından doğdu. Fakat bugün bu sürece yeni bir or­tak dahil oldu: Makine.

Artık bir markanın itibarı sade­ce insanların ne söylediğiyle değil, algoritmaların onu nasıl yorum­ladığıyla da biçimleniyor. Arama motorlarının sıralaması, yapay zekâ asistanlarının verdiği yanıt­lar, haber özetlerinde öne çıkan vurgular… Hepsi, bir markanın kamusal imajını sessizce yeniden yazıyor.

İtibar, insanla makine arasında görünmez bir ortak yapım süre­cine dönüştü. Ancak bu ortaklık, yeni bir kırılganlık da yarattı. Çün­kü duygusu olmayan sistemler, bir veriyi doğru okuduğunda güveni güçlendirebilir ama tek bir yan­lış yorumla yılların emeğini sar­sabilir.

Yapay zekâ kurumlara hız, ve­rimlilik ve öngörü kazandırdı; ile­tişimi kişiselleştirdi, analizleri derinleştirdi. Ama aynı zaman­da itibarı kırılganlaştıran yeni bir risk ekosistemi yarattı. Artık kriz­ler yalnızca insanların değil, ma­kinelerin de krizleri. Hatalı algo­ritmalar, önyargılı modeller, yan­lış yönlendirilmiş içerikler… Her biri, kurumların itibarını hiç ol­madığı kadar görünmez ama etkili biçimde tehdit ediyor.

Yapay zekâ çağında itibarın en büyük düşmanı, çoğu zaman siste­min içinden geliyor. İlk tehdit, veri gizliliği. Bugün hemen her kurum dijital performansını artırmak için veriye dayanıyor ama aynı ve­ri, en küçük bir........

© Dünya