Bu başlığı 2006 yılı Temmuz ayında Emlak Pazarı dergisinde yayımlanan bir köşe yazım için kullanmıştım. Aradan 18 yıl gibi uzun sayılabilecek bir dönem geçti. O dönemlerde gerek Merkez Bankası gerekse de özel sektör kuruluşlarının konut fiyat endeks verisi henüz yayımlanmadığı için yorumlarımız daha nesnel şekilde oluyordu.
Şöyle demişim 18 yıl önceki yazımda: “Türkiye’de dövizin ucuz kalması, faiz oranlarında düşüş yönünde sağlanan istikrar, paranın gayrimenkul piyasasına kaymasını sağladı.
Ertelenmiş konut talebinin etkisi ve konut kredisi faiz oranlarındaki düşüşler konut sahiplik oranını arttırdı. Gayrimenkule yönelik bu talep, doğal olarak fiyatların da artmasına neden oldu. Artık sıra dengelenme zamanında. Dünyada ABD ve Japonya ile başlayan Türkiye’de de gözlemlenen bu düzeltme hareketiyle birlikte faiz oranları, kurlar ve fiyatlar, yeniden dengeye oturacaktır.
Konut fiyatlarında eskisi gibi artış beklemek, özellikle de kısa vadede hayalcilik olur diye düşünüyorum. Konut kredisi faiz oranlarının tekrardan aylık yüzde 1,5’li düzeyleri aşması ve vadelerin 7-8 yılla sınırlanması talebi sınırlandıracaktır. Ancak yine de finans piyasalarındaki şu altın kuralı gayrimenkul piyasası için söyleyebiliriz aslında: Konutta hiçbir fiyat alınamayacak kadar yüksek, satılamayacak kadar düşük değildir. Dolayısıyla kısa vadede konutun fiyat artışında bir yükselme........© Dünya