Sonbahara girerken
Ekonomik gelişmeler bakımından yaz ayları oldukça durgun geçti. TCMB’nin temmuz ayındaki faiz indirimi de olmasa, kamuoyunda merak uyandıran çok önemli bir gelişme olmadı.
Yaz başından beri TÜİK enflasyonunun %2’nin altında seyretmesi ve döviz kurundaki istikrar beklenmedik bir durum değildi. Ancak gıda fiyatlarındaki artışlarla, asgari ücret ve memur-emekli maaşlarına yapılan enflasyonun altında kalan artışlar kısa süreli de olsa kamuoyunda ilgi yarattı. Ancak çok kısa sürede bu tartışmalar da sönümlendi ve her şey eski haline döndü.
Türkiye maalesef turizmden beklediğini bulamadı gibi. Sanırım buradaki suçu sadece kura ve enflasyona atmak doğru olmayabilir. Görünen o ki, sektörün geleceğine yönelik birtakım yapısal sorunları teşhis edip, bunları giderme yollarının bulunması gerekiyor. Yeni bir turizm politikasına ihtiyaç var gibi görünüyor.
Bu yaz, kamuoyunda çok dikkat çekmese de bazı ekonomistlerin zaman zaman dikkat çektiği başka gelişmelerde oldu tabi. Örneğin, sanayideki kapasite kullanım oranlarındaki düşme gibi. Buna bakarak uygulanan sıkı para politikasının sanayicinin uygun koşullarda yatırım yapmasını engellediği; bunun da üretimde düşmeye yol açtığı gibi bir durum oluşturduğu tartışılmaya başlandı. Aslında sanayiciler bir süredir uzun vadeli plan yapamadan, günü yaşamayı tercih etmişlerdi. Bu hem üretim hem de yatırım açısından sanayiye durağan bir seyrin hâkim olmasına yol açmıştı. Tabi en son açıklanan II. çeyrek büyüme rakamlarında sanayi de görüle %6’lık büyüme sektördeki şikâyetleri tümünün gözden düşürdü ve kafaların karışmasına yol açtı.
Ancak sıkı para politikasına rağmen perakende satışlarda görülen artışlar da enflasyonun geleceği konusunda kuşkulara neden olmaktadır. Malum olduğu üzere bir süredir uygulanan ekonomi programına en büyük desteği elverişli dış şartlar vermektedir. Böylesine........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein