Türkiye’nin büyük döngüsü: Borç, demografi ve ekonomik yeniden denge arayışı
Ray Dalio, modern finans düşüncesinin üzerinde en çok iz bırakan isimlerden biri. Onu yalnızca dünyanın en büyük fonlarından birini kurmuş bir yatırımcı olarak görmek eksik olur; Dalio aynı zamanda ekonomik tarih merakını, felsefi sezgilerini ve veri odaklı analiz anlayışını herkesle paylaşmayı görev edinmiş bir anlatıcı. Kitaplarında ve konuşmalarında sık sık yaptığı şey, insan davranışları ile ekonomik döngülerin nasıl birbirini şekillendirdiğini sade ama derin bir bakışla anlatmak. Dalio’nun metinleri yalnızca finans profesyonellerine hitap etmekle kalmıyor aynı zamanda karmaşık dünyanın nasıl işlediğine dair içgörü arayan herkes için güçlü bir referans noktası sunuyor.
Onu önemli kılan şey, piyasaları açıklamadaki ustalığından çok, bunu tarihsel döngüler, psikoloji ve karar alma süreçleriyle birleştirebilme yeteneği. Ekonomiyi bir mekanik işleyen bir süreç gibi ele alırken, bu sürecin içindeki insan zaaflarını, umutlarını ve tekrar eden davranış örüntülerini de merkeze koyarak okuyucu ve izleyicinin düşünsel dünyasını da tetiklemeyi başarıyor. Dolayısıyla Dalio’yu okumak, yalnızca piyasa hareketlerini anlamak değil; toplumların uzun vadeli yolculuklarına farklı bir açıdan bakmayı öğrenmek için önemli bir fırsat.
Ben de bugünkü yazımda bu çerçevede uzun süredir tartışma konusu olan Türkiye borç dinamiklerinde geldiğimiz noktayı anlatmaya ve kendi açımdan bir perspektif sunmaya çalışacağım.
Dalio’nun son kitabı “How Countries Go Broke: The Big Cycle” adlı kitabında anlattığı borç döngüleri, sadece küresel tarihi değil, Türkiye’nin bugününü ve yarınını anlamak için de güçlü bir mercek sunuyor. Türkiye’nin borç yapısı, enflasyonu, rezerv dinamikleri ve değişen demografik görünümü bu merceğin altında önemli sinyaller veriyor.
Dalio’ya göre ülkeler borç yüzünden değil, borç servis maliyeti yüzünden zorlanır. Bu açıdan Türkiye karmaşık bir tablo sunuyor. Kamu borcunun milli gelire oranı hâlâ birçok gelişen ülkeye kıyasla düşük; ancak son yıllarda artan faiz oranları, bütçede faiz giderlerini gelir artışından daha hızlı yukarı çekiyor. Şirketlerin döviz cinsi borç yükü kırılganlık yaratmaya devam ediyor. Hanehalkı borcu düşük olsa da ekonominin genel borç servis kapasitesini belirleyen asıl unsur, yüksek enflasyonla birlikte yükselen faiz yükü.
2021–2023 döneminde reel faizlerin belirgin biçimde negatif seyretmesi, ekonomiyi Dalio’nun “para yaratılarak borcun eritildiği” aşamaya sürüklemişti. Bugün ise ekonomi politikası farklı bir yöne çevrilmiş olsa da o dönemin enflasyonist mirası, ücretler ve fiyatlar genel seviyesine sıkışmış durumda. Bu da borcun reel yükünü belirsiz hale getiriyor.
Aslında borcun millî gelire oranının düşük görünmesi, tabloya........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden