menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emeklilikte “büyük kırılma”: Bir sonsuz oyunun iflasından küresel varlık dağılımına

20 18
tuesday

“Hayat ancak geriye doğru baka­rak anlaşılabilir; fakat sadece ile­riye doğru yaşanmak zorundadır.” Sören Kierkegaard

Geçtiğimiz hafta Oksijen gaze­tesinde emeklileri konu alan ve beni derinden etkileyen sarsıcı haber, aslında sadece bir yoksul­luk hikâyesi anlatmıyordu; bir ömrün emeğiyle kurulmuş güven ilişkisinin sessizce bozulduğunu, “yarın” vaadiyle ayakta tutulan bir toplumsal kontratın, kimse fark etmeden enkaza dönüştüğü gerçeğini yüzümüze çarpıyordu. Ankara’da, günlüğü 200-300 TL arasında oda fiyatları olan köh­ne otellerde, kuru ekmeğe talim ederek hayata tutunmaya çalışan 65-80 yaş arasındaki emekliler... Viktor Frankl’ın meşhur “İnsa­nın Anlam Arayışı” kitabında vur­guladığı o trajik boşluk, bugün bu otel odalarında somut bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

1981 yılında ABD’de yeni uygu­lanmaya başlanan 401(k) (birey­sel emeklilik benzeri bir sistem) planına dahil olan ve bir otomo­bil fabrikasından teknisyen ola­rak emekli olan Robert, maaşın­dan küçük bir kesintiyi sadece Amerikan tah­villerine değil, o dönem yeni palazlanan tekno­loji şirketlerine ve küre­sel endekslere yönlen­dirdi. Chicago’lu Robert bugün dünyayı gezerek keşfederken; bizim Ah­met amcamız, bir ömür verdiği emeğin karşılı­ğında insan onuruna aykırı bir dar boğaza mahkûm ediliyor. Bu fark, sadece bir coğrafya mese­lesi değil; emeklilik sistemini bir “bitiş çizgisi” (sonlu oyun) olarak gören zihniyet ile onu bir “nesil­ler arası refah transferi” (sonsuz oyun) olarak kurgulayan zihniyet arasındaki uçurumdur.

Türkiye’de ise durum çok da­ha çıplak bir matematiksel ger­çeklikle karşımızda duruyor. Bir zamanlar “genç nüfus” ile........

© Dünya