Kira hukuku ve tahkim

Türkiye’de kiracılık, yalnız­ca ekonomik bir tercihten ibaret değildir; kentleşme, göç, aile yapısı ve sınıfsal hareket­lilik gibi sosyolojik unsurların iç içe geçtiği büyük bir toplum­sal olgudur. Ülkede yaklaşık 15 milyon hane bulunurken bunun 10,3 milyonu ev sahibi, 3,6 mil­yonu kiracıdır; kiracı nüfusu­nun 20–24 milyon kişi aralığın­da olduğu tahmin edilmektedir.

Bu veriler, kiracılığın toplumun neredeyse üçte birini doğrudan ilgilendiren bir ilişki biçimi ol­duğunu gösterirken, yüksek enf­lasyon ortamı ve konut maliyet­lerindeki artış bu ilişkiyi daha kırılgan ve çatışmalı hale getir­mektedir. Ev sahipleri mülkiyet hakkını koruma kaygısıyla, ki­racılar ise barınma güvencesini sürdürebilme endişesiyle hare­ket etmektedir. Böylece kira söz­leşmesi, tarafların yalnızca eko­nomik değil psikolojik ve sosyal risklerini de yönettiği bir hukuki denge alanına dönüşmektedir.

Türkiye’de konut sahipliği oranı son on yılda belirgin şe­kilde gerilemiştir. 2014’te yüzde 61 seviyesinde olan oran, 2024 itibarıyla yüzde 55–56 bandına düşmüştür. Büyük şehirlerde kiracı oranı ülke ortalamasının oldukça üzerine çıkmış; yüksek kredi faizleri ve artan konut fi­yatları, kiracılığı bir zorunluluk haline getirmiştir.

Genç nüfus daha uzun süre kirada kalmakta, göç hareketliliği konut talebini artırmakta, gelir dağılımındaki bozulma ise kiracılık ilişkisinin sosyolojik yükünü ağırlaştır­maktadır. Bu tablo, kira piyasa­sını hem sosyal hem ekonomik bir problem alanı hâline getirir­ken, kira sözleşmelerinin nite­liği de basit bir kullanım hak­kından çıkıp uyarlama talepleri,........

© Dünya