Tarımda asıl sorun üretim değil, strateji

Türkiye tarımı uzun yıllardır aynı cümlele­rin gölgesinde tartışılıyor: Potansiyelimiz yüksek, coğrafyamız çok uygun, Dünyanın sayı­lı üreticilerindeyiz. Doğru. Ancak eksik. Çünkü mesele artık potansiyel değil, performans mese­lesi halini almış durumda. Ve ne yazık ki tarım sektöründe performans, son yıllarda potansiye­lin oldukça gerisinde.

Geçtiğimiz gün Erdem İlbeyi ile beraber ya­pımcısı olduğumuz TV programında Karimex Fındır firmasının yöneticisi Emrah Albayrak konuğumuzdu. Yazımın esinlenmesi fındık me­selesi olsa da, tarıma genel perspektiften bak­mayı ve özellikle ihracattaki durumumuzu res­metmeyi tercih ettim. Fındık konusuna da ayrı­ca bir pencere açacağım yazımın sonunda.

Bugün tarım, Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 6–7’sini oluşturuyor. İstihdamdaki payı hâlâ yüksek, ancak katma değeri düşük. En çar­pıcı tablo ise büyüme rakamlarında görülüyor: Ekonomi büyürken tarım daralıyor. Yani tarla­daki üretici, genel refah artışından pay alamıyor. Bu durum tesadüf değil; bence daha ziyade yapı­sal bir tercihin sonucunda gelinen nokta.

Girdi maliyetleri; mazot, gübre, tohum, enerji döviz etkisi ile yukarı doğru giderken, ürün fiyatları çoğu zaman baskılanıyor. Üretici ekmekten vazgeçiyor, tarla boş kalıyor, ekilen alan daralıyor. Ardından “ithalatla fiyat düşür­me” refleksi devreye giriyor. Kısa vadede tüke­tici rahatlıyor gibi görünüyor ama orta vadede üretici tamamen oyundan düşüyor. Bu, tarımı korumak değil; tarım sektörünü daha fazla zo­ra sokmak anlamına geliyor.

Tarımda bir diğer halkayı ihracat oluşturuyor. Türkiye tarım ihracatında 30........

© Dünya