menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel çalkantıların eşiğinde Türkiye ekonomi perspektifi

12 0
18.11.2025

Küresel piyasalar geçtiğimiz hafta, yıl sonuna yaklaşır­ken portföylerin yeniden şekil­lendirilmesi ve yüksek primlerin getirdiği kırılganlığın ne kadar yüksek olduğunu yeniden göster­di. ABD hükümetinin açılması ilk etapta iyimserlik yaratsa da, son­rasında klasik “haber gerçekleşir, fiyat satılır” prensibi çalıştı ve satış baskısı hızlandı. Buna FED üyelerinin Aralık ayında faiz in­dirimi konusunda düşük ihtimale işaret eden açıklamaları eklenin­ce, risk iştahı belirgin şekilde za­yıfladığını takip ediyoruz. MSCI Dünya Endeksinde her ne kadar sınırlı gerilemiş olsa da hâlâ tari­hi zirvesine oldukça yakın seviye­lerde duruyor; bu da AI rallisi de­ğerlemelerin küresel çapta hâlen pahalı olduğunun bir göstergesi. Öte yandan, teknoloji devlerine yönelik “balon” tartışmaları ve küresel borç yüküne ilişkin artan uyarılar, kırılgan ve kaygan zemi­ni daha da görünür kılıyor.

Asya’da ise gerilim tırmanı­yor. Özellikle Japonya’nın son aldığı Tayvan politi­kaları nedeniyle Pekin yönetiminin uygula­maya başladığı ekono­mik ve turistik boykot, iki ülke piyasalarında güçlü baskı yaratırken, sabah saatlerinde ge­len raporlar sıcak te­mas risklerin daha da büyüdüğünü gösterdi. Bilindiği üzere pandemi sonra­sında özellikle iki büyük jeopo­litik risklerden bahsediyorduk. Bunlardan biri Rusya-Ukrayna gerilimi diğeri de Çin-Tayvan bölgesiydi. İlki sıcak savaşla so­nuçlanırken ikincisi bugünle­re kadar soğuk savaş eğilimde kalarak geldi. Tayvan dosyası­nın “Tek Çin” yaklaşımı çerçe­vesinde ne kadar kırılgan oldu­ğunu bilen tüm küresel aktörler, bölgede atılacak küçük adımla­rın dahi büyük siyasi sonuçlara yol açabileceğinin farkında. Bu nedenle küresel jeopolitik se­naryolarda Asya kaynaklı risk­ler yeniden ön plana........

© Dünya