menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sessiz Çöküş

10 0
yesterday

Erozyonla Mücadele Haftası etkinlikleri, dünyanın göz ardı edilen kritik bir so­rununa dikkat çekiyor: Toprağın yenik düş­tüğü insan faaliyetleri ve iklim değişikliği­nin hızlandırdığı bir erozyon süreci...

2050 yılına kadar, dünya yüzeyindeki toprakların yüzde 90’ının bozuluma uğrayacağı öngörü­lüyor. Bu korkutucu senaryo, aslında geze­genimizin içten içe çürüyüşünün bir işareti. Ama asıl sorun şu: Toprağın kaybına seyirci kalıyoruz.

Belki farkında değiliz, ama toprak, haya­ta can veren en büyük yaşam kaynakları­mızdan biri. Dünyadaki mantarların yüz­de 90’ı, bitkilerin yüzde 85’i ve bakterilerin yüzde 50’sinden fazlası toprakta barınıyor. Bu çeşitlilik, toprağı dünyamızın en zengin ekosistemi haline getiriyor.

Ancak, Dünya Çölleşme Atlası’na göre toprakların yüzde 75’i hali hazırda bozuluma uğramış durum­da ve bu durumdan doğrudan etkilenen in­san sayısı 3,2 milyar. Şimdi durup düşüne­lim: Eğer bu bozulma eğilimi devam ederse, 2050 yılına kadar toprakların yüzde 90’ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Bu, yalnızca biyolojik çeşitliliğin değil, insanlı­ğın da kaderini etkileyen bir yok oluş süreci. Toprak, iklim değişikliğine karşı verdiğimiz savaşta yanımızdaki gizli ve en güçlü........

© Dünya


Get it on Google Play