Güvenli liman mı, jeopolitik silah mı? |
Bir zamanlar sadece kuyumcu vitrinlerinin parıltısıydı altın. Şimdi ise merkez bankalarının kasalarında, büyük stratejilerin sessiz bir silahı olarak yeniden sahneye çıktı. Yüzyıllardır “güvenli liman” olarak görülen bu metal, artık sadece kriz dönemlerinde değil, küresel güç mücadelelerinin tam ortasında bir politika aracına dönüştü.
Son beş yılda merkez bankaları, 1960’lardan bu yana görülmemiş hızda altın topluyor. Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye; yalnızca rezerv çeşitlendirmesi değil, sistemsel bağımsızlık arayışıyla da hareket ediyorlar. Zira dolar hâkimiyetine dayalı küresel finans sistemi, Batı’nın jeopolitik baskısının da zeminini oluşturuyor. SWIFT sisteminin yaptırım mekanizmasına dönüştüğü, rezervlerin “politik silah” olarak dondurulduğu bir çağda, altın yeniden “tarafsız para” kimliğiyle cazibesini yeniden kazanıyor.
ABD’nin Rusya rezervlerini bloke etmesi, birçok ülkeye şu soruyu sordurdu: “Eğer yarın bize de aynısı yapılırsa ne olur?” Cevap basitti: “Altın tut.” Doların küresel rezervlerdeki payı son 25 yılda yüzde 71’den yüzde 58’e düştü. Bu düşüş, ani bir çöküş değil ama derin bir yön değişiminin işareti. Çin yuanı ya da euro, doların tahtına oturacak güçte değil; ama altın, bu geçiş döneminin “sessiz sigortası” haline geldi. ABD’nin faiz politikasındaki belirsizlik, borç tavanı krizleri ve 35 trilyon dolara dayanan kamu borcu, güveni aşındırıyor. Faizler yükseldikçe dolar........