Hayat yolculuğumuzun kaydını bundan 35 yıl geriye sardığımızda, yani çocukluğumuza gittiğimiz zamanlarda: hepimizin ayağında, katırlarla Musul'dan getirilmiş ham petrolden yapılmış, kapkara lastik bir çizme, çizmenin içinde çorapsız bir ayak, okula gittiğimizde elimizde bir defterin olduğu atık bir poşet, tek katlı çinkolu evler ve çamurdan sokakları görürüz.
Zaza çocuklarının Kürtlerin yaptığı, etrafı çamurla sıvanmış adına tandır dedikleri bir çukur önlerinde, kendilerine ikram edilecek, sıcak nanê tandır bekledikleri, Kürt çocuklarının da Zazaların nanê tir saçlarının önünde bir parça sıcak bazlama beklediği, kulak ağrılarında kavrulmuş soğan yağı, göz şişmelerinde pişmiş domatesin kullanıldığı, özel günlerde komşuların birbirlerinden ödünç elbise aldıkları, acıların, hüzünlerin, sevinçlerin paylaşıldığı dönemler.
Duvarlarda her evde, siyah beyaz ya cezaevinde ya da askerde çekilmiş, babasının, dedesinin ya da şeyhinin resminin olmasına inat bizim evde, duvarında resim olan odaya meleklerin girmeyeceğine olan inançtan dolayı resim yerine, 80 darbesinde cezaevinde, sol veya milliyetçi fikirlerine LA deyip İslami yaşam biçimine meyledip, İLLALLAH diyen ağabeylerin küçük çivi ve renkli iplerle yaptıkları, hâlâ da baktıkça eşsiz bir sanat eseri olarak........