İçimizdeki Beyinsizler

Sabah, sekize birkaç dakika kala, hafif yağan yağmurdan, iş yerimin önündeki sundurma çinkosu tangır tungur melodisini seslendirirken ben de küçük bahçemde bulunan Atatürk ağacının altında, kriz dönemlerinde vatandaşlarımızın bulduğu eşsiz icatlardan biri olan, Ecevit ocağında çay koymakla meşguldüm. Bu yıl hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde olmasından dolayı olsa gerek, bu mevsimlerde mis gibi kokan, bahçemizde bulunan nergislerde çiçek açmamış.

Dakikalardır uğraşıyorum, normalde koca bir ormanı yakıp, kül edecek kadar kuvvetli olan elimdeki çıra parçaları çakmaktaki tüm gazı kullanmama rağmen bir türlü yanmıyor. Çıraları ocağın içindeki kömürlerin üzerine koyup, son yılların icadı olan sıvı jeli döküyorum. Yaptığımız işlerde dürüst olmadığımızdan olsa gerek elimdeki sıvı jel, yanan ateşi söndürüyor. Çıraları burnuma dayayıp kokluyorum, buram buram bir çam kokusu beklerken, kokusuz ve yağsız olduklarını görünce, bize çıra diye sattıklarının bildiğimiz tahta parçası, sıva jelinde renkli katı bir su olduğunu anlıyorum. Dualarımızın kabul olmayışının ve işlerimizin bereketsizliğinin en büyük nedeni bu haramzadeliklerimiz, değil mi?

Neyse bir şekilde ateşimi yakmayı başarmıştım. Bu arada, karşı kaldırıma büyükşehir belediyesi amblemli bir araç........

© Doğruhaber