Siyonizmin milliyetçileri: Aşırı Sağ!

Avrupa’da Aşırı Sağ’ın yükselişinden şikâyet var. Aşırı Sağ partiler, peş peşe seçim kazanıyorlar. 2017-2021 yılları arasında genç ve kullanılmaya müsait bir ismi, Avusturya’da başbakan yapabildiler. İtalya’da iktidardalar. Hollanda’da sistemi zorlayacak kadar güçlendiler. Fransa’da yeni bir tarihî sürece girmek üzereler.

Aşırı Sağ liderler tetkik edildiğinde,

(1) Genç ve kadınlardan oluşuyor. (2) Normal koşullarda seçimleri kazanma ihtimali olmayan toplum kesimlerinden geliyorlar. (3) Ahlaki düşüklük sorunu yaşıyorlar. (4) İslam düşmanıdırlar. (5) Yahudi dostu ve sıkı siyonizm yanlısıdırlar.

Aşırı Sağ isimlerin Fransa örneği dışında hiçbirinin siyasi deneyimi olmadığı gibi siyasi geçmişi de yoktur. Dolayısıyla bunlar Ukrayna devlet başkanı misali bir destek altında siyasete atılıp siyasi başarı elde etmişlerdir. Bunlar her yönüyle köksüzdürler ve siyasetin bir tür GDO’lu ürünü gibidirler.

Bunları Avrupa’da yaşanan ekonomik krizler ve Avrupa’ya göçmen akını ile ilişkilendirmek, anlatılanı tekrarlamak, söyleneni duyurmak gibi bir şeydir.

Sosyal vakalarda bir meselenin ilk etkeni ile o etkeni siyasi bir dönüşüm etkenine dönüştüren sonraki unsurlar çoğu zaman farklıdır.

Meseleyi siyasi etkene dönüştüren insan unsuru, kimi zaman kendisini saklamak için görünür ve hesabına gelen ilk etkenleri öne sürer. Siz de onları olduğu gibi tekrarladığınızda artık onun oyununun bir parçası oluverirseniz.

Hükümetlerin seçimle belirlendiği Avrupa’da ekonomik kriz yok. Ama ekonomik kriz tehlikesi var ve Avrupa’da zevk baş aracı tüketim öylesine teşvik edilmiş ki hiçbir hükümet ekonomik kriz ihtimaline bile dayanamıyor. Tüketimin bu kadar öne çıktığı bir dünyada hiçbir hükümet, (1) Para kaynakları ile ilişkisini bozma cüretinde bulunamaz. (2) Para musluklarının kısılacağı bir politikayı, ülkenin bağımsızlığı ile ilişkili olsa bile cüret edemez.

Sultan, vatandaş ise ve sultan, zevkini ülke dahil her şeyden çok önemsiyorsa hırslı vezir, konumunu korumak için ülkeyi satarak sultanın zevkine hizmet eder.

Burada yönetimin vatandaşın oyları ile belirlenmesi esası, vatandaşların zevkperestleşmesi ve tüketim hırsı içinde olması değişkenleri ile buluştuğunda yönetimin tamamen ekonomiyi elinde tutanlara bağlanması neticesini oluşturuyor. Türkiye’yi de tehdit eden bir esas ve iki değişken meselesi, Avrupa’da Yahudilere bağımlı bir siyasi ortam oluşturmuş. Yahudiler, bu ortam içinde milliyetçi görünümlü züppeleri medya imkânları ile büyütüp iktidara getiriyorlar. Böylece Avrupa’da kısa vadede yönetimi ele geçirdikleri gibi, uzun vadede tarihi Yahudi karşıtlığının milliyetçilik üzerinden uyanmasını da engelliyorlar. Açıkçası gelecekteki düşmanlarını önceden ehilleştirip kendi kölelerine dönüştürecek bir mekanizma işletiyorlar.

Anlattıklarımızı komplo teorisi olarak gördüğünüzde şu paradoksu açıklayamazsınız. Avrupa ekonomisinin Çin karşısında işlemesi ucuz iş gücü gerektiriyor. Ucuz iş gücü de göçmenler üzerinden geliyor. Genç olup ahlakî sorunlar yaşayan milliyetçi züppeler bu ekonomik tahlili yapamıyor olabilir, bu yüzden bu tür siyasetçiler Müslüman ve dolayısıyla İslam düşmanı oluyor, dersiniz.
İlk bakışta haklısınız. Lâkin bundan yola çıkarak onların İslam düşmanlığını açıklasanız da siyonizm yanlılığını açıklayamazsınız.

Siyonizm, İslam’la savaştığı için Avrupa’daki züppe milliyetçiler, düşmanın ortak olması saikiyle siyonizm dostu oluveriyorlar, diyebilirsiniz. Ne basit bir tahlil! Aksine siyonizm ve Yahudilerin para politikaları başta Filistin olmak üzere İslam aleminde göçe yol açtığı için, Avrupa’daki milliyetçilerin “dünyanın belası” diye siyonizm karşıtı olması gerekmiyor mu?

Nitekim 20. Yüzyılın başlarında Avrupa milliyetçileri böyle düşünmüşler ve Avrupa halkları da onları alkışlamışlar. Ama 1917’den sonra Doğu Avrupa, 1939’dan sonra ise Alman ve İtalyan milliyetçileri Yahudilerin karşı atağıyla tırpanlandı. Neticede Avrupa’da yüzyılların birikimi yerle yeksan oldu. Alkol, fuhuş ve uyuşturucu ile kafayı bozmuş bir milliyetçi bile gerçekten milliyetçi........

© Doğruhaber