Seyyid Kutub’a kim ve neden düşman?

Şehid Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966’da bir fecir vakti, düşmanlarının korkakça bakışları altında darağacına yürüdü, Allah rahmet eylesin.

Şehid Seyyid Kutub, Resûl-i Ekrem sallallahü aleyhi vesellem’in “En Büyük Örnek” ve Onun Ashabının, Allah tamamından razı olsun, “Daimi Örnek Nesil” olduğuna yakinen iman etmişti. Mekke’de Hz. Peygamberin esir Ashabı Hubeyb ve Zeyd, canlarını kurtarmak (!) için Hz. Peygamberin aleyhinde bulunmaya razı olmadığı gibi, Şehid Seyyid Kutub da İslam’a ve Müslümanlara hakarete razı olmadı.

Hubeyb, darağacına çıkarılınca müşrikler ona "Senin yerinde Muhammed'in olmasını ister miydin? Ey Hubeyb, dininden dönmezsen seni öldüreceğiz!" dediler. Buna karşı Hubeyb “Allah yolunda olduktan sonra, benim için öldürülmenin hiç ehemmiyeti yoktur!" diye karşılık verdi. Ardından Hz. Peygambere sevgisini başka kalplere nakleden şu ifadeleri tarihe kayıt bıraktı: "Değil, Muhammed'in benim yerimde olmasını istemek, Onun ayağına bir dikenin bile batmasına razı olamam!”, “Allah'ım! Benden Resûlüne selam ulaştır. Bize yapılanı Ona bildir! Esselamu aleyke ya Resûlullah!"

Müşrikler, bu vefanın, bu azmin, bu cesaretin karşısında şaşkına döndüler. Hubeyb, arkadaşı Zeyd ile birlikte Mekke’ye öyle bir mesaj bıraktı ki kim bilir müşrikler o mesajı kalplerden çıkarmak için ne çok uğraştılar! Şehid Seyyid Kutub’un tarihe bıraktığı kayıt da aynen bu türdendir. O arkasında öyle bir kayıt bıraktı ki çağın kafirleri, onu kalplerden atıp sökmek için onlarca yıldır didinip duruyorlar.

Şehid Seyyid Kutub, Hicrî 4’te yaşanan, Hubeyb ve Zeyd’in şehadetinden 1382 yıl sonra Hicrî 1386’da İslam’ın din ve medeniyet olarak kıyamete kadar tek hak din olduğunu bir daha zalim beyinlere duyuran, yumuşak kalplere ise naif bir çağrıda bulunan bir seslenişle Hubeyb ve Zeyd misali şehadete yol aldı.

Zalimler, Şehid Seyyid Kutub’a “Özür dile, seni affedelim!” dediler. Mahkemede yetmedi; kız kardeşi üzerinden de son ana kadar ona adeta yalvardılar. Hatta özür dilemesi durumunda Eğitim Bakanlığı’nda önemli bir görevin verileceği dahi ima edildi. “Ya ölüm ya dünya makamı!” çağrısı karşısında Şehid Seyyid Kutub, Hubeybce şöyle seslendi:

“Allah’ın kanunu ile mahkûm edilmişsem Hakk'ın hükmüne razıyım. Batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam ondan üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem! Allah'a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım. Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem! Namazda Allah'ın birliğine şahadet eden parmağım asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.”

Şehid Seyyid Kutub, Kudüs’ün 5 Haziran 1967’de siyonistlerce istilasından yaklaşık bir yıl önce şehid edildi ve bugün Şehid Kutub’un yeryüzünde bir mezar taşı bile yok.

Dilerseniz o mezar taşı yokluğu yalnızlığından Şehid Seyyid Kutub’a yönelik düşmanlığa geçelim. Onun çağrısının nasıl yankılandığına düşmanları üzerinden bakalım:

ABD VE SİYONİZMİN DÜŞMANLIĞI

Ashabca bir şehadeti seçen Şehid Kutub’un düşmanlık organizatörleri, Amerika ve siyonizmdir. Şehid Kutub, Amerika ve siyonizme düşmandı. Amerika ve siyonizm de Şehid Kutub’a düşmandır.

ABD ve siynoizm, Şehid Kutub’a karşı onlarca yıldır “STRATEJİK MÜCADELE” yürütmektedir. Stratejik mücadelenin bir özelliği, kapsamlı olması, diğer özelliği süreklilik arz etmesidir ve stratejik mücadele en temel ve en zor hususlarda yapılır.

Amerika ve siyonizmin Şehid Seyyid Kutub’a karşı stratejik düzeyde düşmanlık yapmalarının sebebi açıktır:

Müslümanların Komünizm ile tehdit edilerek Sağ’a, Amerikan yanlılığına itildiği bir dönemde Seyyid, “İstikbal İslam’ındır” ve “Yoldaki İşaretler” kitapları başta olmak üzere eserlerinde Komünizm ölüyor, asıl düşmanımız Amerika’dır, onu iyi tanıyıp ona karşı uyanık olmazsak ya mayın tarlalarına sürülüp öldürülürüz ya da köleleşiriz, diye çağrıda bulundu.

Böylece Şehid Kutub, İslam dünyasında, ilk kez sosyalist bir argümana dayanmadan Amerikan düşmanlığı başlattı, bunun gerekçelerini hem ilmi diyalektik içinde açıklıkla ortaya koydu hem de muazzam Arapçasıyla sanatkârane ifade etti. İlim ve sanat, onun ihlası ile buluşunca Müslümanlar, Şehid Kutub’un çağrısına “Lebbeyk” dedi. Böylece “Kahrolsun Amerika!”, Müslümanların esaslı bir sloganına dönüştü ve Amerika’dan nefret etmek, bu çağda şuurlu Müslüman sayılmak için şart........

© Doğruhaber