‘’Manzarayı umumiye’’

Türkiye siyasetinin halihazırdaki durumu maalesef hiç iç açıcı değil. Devlet mekanizmasına hükmeden AKP-MHP ikili ‘’cephesi’’ toplumu içine hapsettiği cendereyi günden güne daha da sıkıştırıyor; o kadar ki toplum -özellikle de iktidarla mutabık ve muvafık olmayan büyük kitle- neredeyse ‘’Prokrustes yatağı’’nın çaresiz mahkumları konumunda bugün. Toplumun özgürlük, adalet ve refah ümitleri neredeyse tamamen yıkılmış durumda.

İktidar cephesinin gidişatı, aşağıda açıklayacağım bir konu dışında, gerçekten de çok kötü. Siyasî iktidar ülkede ‘’tek-adam’’ın icra vasıtası olduğu bir çoğunluk tahakkümü tesis etmiş durumda. Demokratik anlamda ’’parlamento’’ vasfını yitirmiş olan Millet Meclisi, üstüne üstlük bir de sözde ‘’yasama’’ adına emirname benzeri yasaların seri imalâtıyla meşgul durumda. Sadece genel olarak değil, ‘’Millet(in) Meclisi’nde bile muhalefetin meşruluğu tanınmak istenmiyor. Ana muhalefet partisi ve onun ‘’cumhurbaşkanı adayı’’ olarak ilan ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını yargı eliyle siyasetten saf dışı bırakılmaya çalışılıyor.

AKP-MHP iktidarı memlekette hak, hukuk ve adaletten de eser bırakmamış. Otoriter tek-parti yönetimi ile 27 Mayıs ve 12 Eylül rejimleri hariç, ülkede adaletsizlik hiç bugünkü kadar zirveye çıkmamıştı. İktidar yandaşı olmayan yurttaşların kişi dokunulmazlığı ve güvenliği, adil yarılanma, ifade ve örgütlenme özgürlükleri fiilen tanınmıyor. Toplum olarak sadece,........

© Diyalog Gazetesi