Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika’ya varması ile başlayan büyük keşifler döneminde Avrupalılar o güne kadar görmedikleri insanlarla karşılaştılar.
Bu insanlar cennet gibi yerlerde yaşıyorlardı. Giysileri değişikti, bazen çırılçıplaktılar. Dilleri farklı idi. Çoğunlukla saldırgan değildiler, hatta bazen küçük gemilerden çıkan haftalarca yıkanmamış gemicileri misafir gibi karşılıyorlardı.
Genelde kralları veya reisleri yoktu. Teknolojik olarak geri idiler: demir, barut tanımıyorlardı. Özel mülk diye bir kavrama da sahip değildiler. Ama sağlıklı ve mutlu idiler: kadın erkek eşit ve seks serbestti.
Peki insan mı hayvan mıydılar? Tıpkı insana benziyorlardı. Ama İsa’yı bilmedikleri, vaftiz olmadıkları için insan sayılabilir miydiler? Ruhları var mıydı?
Bugün bu sorular size saçma gelebilir.
Ama o zamanlar, yerlilerin ne olduğu konusu hem onlarla ilk karşılaşanlar hem onları oraya yollayan krallar ve misyonlarını takdis eden kilise için çok önemli idi.
O kadar önemli idi ki İspanya kralı 5. Charles, Amerika yerlilerinin insan mı hayvan mı olduğu........