Lefkoşa
Çocukluğumda, Yeni Cami Sokağı’nda bizim evden dört beş ev aşağıda, solda, Rum bir aile otururdu. Tek katlı bir evdi. Mahalledeki evlerin çoğu gibi gündüzleri kapısı açık dururdu. Bahçe kapısının arkasında birkaç basamakla inilen küçük bir çimento bahçe görürdüm.
Anne ve baba her sabah meyve ve sebze dolu bir el arabasını iterek gider, akşamüstü aynı arabayı iterek dönerdi.
Dönüşte arabayı iten annenin yüzündeki müthiş yorgunluk ifadesini unutamam. Elleri arabanın tutacaklarında, küçük ve yavaş adımlarla eve doğru yürürdü. Bazen de bitkin, bezmiş, arabayı kocası iterdi.
Giderken “badades, portakalya” diye bağırırlardı birkaç adımda bir. Dönüşte sessizdiler.
Anne ve baba Lefkoşa’nın sokaklarında bağırarak mallarını satmaya çalışırken biz sokakta çocuklarıyla oynardık. Apostoli uzun boylu ve zayıf ve benden biraz büyüktü. Yannaki kısa boylu ama tıknaz ve güçlü idi ve benden biraz küçüktü. Maria hepsinin küçüğü idi ve kız olduğu için sokağa çıkıp erkeklerle oynamazdı.
Onlar Rum okullarına gidiyordu, biz Türk okullarına.........