Güzel, küçücük bir ülkem vardı benim.
Herkes birbirini tanır, mutlaka ucundan, köşesinden kimden olduğunu çıkarır ve " hısım akraba olurdu.
Benim çocukluğum " sen kimin oğlusun? " sorusuna aldığım cevap ile geçti.
" Bizim Mustafa’nın, Esenyeller "
Babamın Müzisyenliğinden dolayı genellikle herkes, ama istisnasız herkes Esenyeller orkestrasını bilir, ona göre tanırdı.
Öyle bir dönemdi yaşanan.
Yaz ayları şimdiki gibi kapalı evlerde klimalar altında geçmezdi. Mahalledeki çocuklar, ya başka evlerde yemek yer, ama öyle eve kapanıp yan komşunun oğlunu, kızının kim olduğunu bilmemek olmazdı.
Şimdi bu yazdıklarım tuhaf gelebilir, bütün aile fertleri vaktinin büyük bir kısmını akşam yemeği yedikten sonra mahallede ya komşular derin sohbetlere dalar, ya da ortak yapılan yemeklerin, tatlıların, meyvelerin tadına bakılırdı. Bu arada tüm evlerin bu sürede kapı ve pencerelerinin açık olduğunu zaten söylememe bile gerek yok.
Zaten eve tatillerde girilmez, karanlık oluncaya dek hep dışarıda, yani mahallede sokak oyunları oynayarak geçerdi.
Annemiz bizi yemek yemeye bile eve zor sokardı. Aklımıza yemek gelmezdi.
Ancak büyük bir güven ortamı içerisinde geçti çocukluk günlerimiz.
Bugün aslında yaz aylarında turizm beklentilerimiz konusunda bireyler yazmak istemiştim. Ancak Diyalog gazetesindeki bugünkü manşet yine fikrimin değişmesine vesile oldu.
" Daha sıkı önlem alınacak "
Kuzey Kıbrıs'a öğrenci vizesi ile giren ve okula gitmeyen ayrıca çeşitli suçlara karışan binlerce kişi deport edildi. Yani genel itibariyle böyle yazıyordu.
Bildiğim kadarı ile ülkemizde sadece yüz bine yakın Afrika kökenli kişi........