Yanı başımızdaki savaş acımasızlığı ile devam ediyor, Dün Gazze’nin vahşice bombalanmasını izliyorduk, bugün Beyrut’un. Binaların, evlerin, tüm alt yapıların yıkılışını, insanların kadın, çocuk, erkek soy kırımdan geçirilmesini görüyor, okuyor ve kahroluyoruz.
Bu savaş bizde ve Türkiye’de de infialle birlikte endişe de yaratıyor. Bize de bulaşır mı? Bu endişenin bizde ve Türkiye’de farklı nedenleri var. Bizdeki hakim endişe kaynağı, atılan füzeler, bir nedenle memlekete de düşer mi? Geçen hafta evin önünde, gök yüzünde İran’dan atılan füzelerin havadaki infilakını ve RAF savaş uçaklarının onları karşılama uçuşlarını izledik.
Bu endişe, Türkiye’de ise bir başka. Kamuoyunun bir kısmı, bu vahşi saldırıya karşı Türkiye’nin savaşa girmesi gerektiğini duygusal ve ideolojik nedenlerle konuşuyor. Ancak Türkiye’nin siyaset yapımcıları, zamanında Suriye’ye yönelik izlenen yanlış siyasetin, sonuç olarak ne kadar büyük sorunlara yol açtığının tecrübesi ile serin kanlı olmaya dikkat ediyor. Fakat siyasetin esası bu imiş gibi, aynı zamanda İsrail’in faşist hükümetinin bu vahşeti karşısında infial içinde olan toplumun duygularına da iç siyasi hesaplarla seslenmek de öne........