Rivayet odur ki Bursa’nın Osmanlı’nın başkenti olduğu dönemde hayırsever bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan mahallede bir çeşme yaptırmış.
Çeşmenin biteceği günü heyecanla bekleyen Müslüman halk, çeşmeden su aktığı gün bir de ne görsün. Çeşmenin üstünde, “Her kula helal, Müslüman’a haram” yazıyormuş.
Halk “bu nasıl bir fitnedir” diyerek hayırsever Müslüman’ı kadıya şikâyet etmiş. Kadı Efendi, adamı çağırmış ve “Ahalisi Müslüman olan bir İslam devletinde yaptırdığın çeşmeden su içmek Hristiyan’a, Musevi’ye helal; Müslüman’a haram öyle mi? Bu nasıl bir fitnedir? Senin katlin vaciptir.” diyerek çıkışmış.
Hayırsever adam, “Kadı Efendi, bunun sebebi vardır ama ispatı şarttır ve delil ister” demiş. Kadı Efendi, “Ne ispatı, ne delili” diye kızsa da “Nedir ispatın, delilin?” diye sormuş.
Kadının ısrarına rağmen, “Bir tek padişaha söylerim” diyen adamı sultanın huzuruna götürmüşler. Padişah, “Müslüman ülkesinde nedir bu çıkardığın fitne?” diyerek adamı azarlamış.
Adamcağız, “Sultanım, delilim vardır ama ispat ister. Eğer ispat edemezsem boynum kıldan incedir. Şimdi herhangi........