‘Kavanozdaki Adam’, afazi, yapay zekâ ve Osmanlıca

1987’de TRT’de “Kavanozdaki Adam” isimli bir dizi yayınlanır.

Dizinin ana karakteri Semih, modern ve hümanist bir yazardır. Tedavisi olmayan bir beyin hastalığına yakalanmıştır ve tek çare beyin naklidir. Bu noktada yolu, hayatını beyin nakline adamış Profesör Kenan’la kesişir. Sonuçta Profesör, kan davasında öldürülen inşaat işçisi Mehmet’in bir kavanozda sakladığı beynini Semih’e nakleder.

Peki, ameliyat işe yaramış mıdır? Maalesef işler beklendiği gibi gelişmez ve ameliyattan sonra barışçıl, hümanist, modern Semih gider; yerine kan davasını sürdürmek isteyen, kaba saba, hayata bakışı bambaşka bir adam gelir.

Dizi, somut bir organ olan beynin soyut bilinç, zihin, zekâ ve kimlik gibi kavramlarla ilişkisine muhteşem göndermeler yapmaktadır.

İsminden konusuna kadar ilginç bu yapımı, sosyalist yazar Faik Baysal’ın eserinden muhafazakâr İslamcı yönetmen Mesut Uçakan’ın TV’ye uyarlamış olması da ayrıca ilginçtir.

Beyin ve bilinç arasındaki ilişkinin bir başka boyutunu dil ve konuşma oluşturur.

Beynimizde dil ve konuşmayı yürüten bölgeler vardır ve bunlar fiziksel bir hasara uğradığında “afazi” adı verilen konuşma bozukluğu ortaya çıkar.

Afazi hastaları söylenenleri tam olarak algılayamaz, bu yüzden beyinleri akıl yürütme işlevini yeterince yerine getiremez.

Merhum Alev Alatlı için de afazi önemli bir kavramdır.

Örneğin Alatlı’nın “Kâbus” romanında, ortak dilini kaybeden, iletişim kurma ve düşünme yeteneğini yitiren Türkiye, toplumsal afazi yüzünden yedi bölge........

© Diriliş Postası