Günümüz dünyasında sınırsız tüketim arzusu, âdeta bir girdap gibi bizi içine çekiyor.
Ekonominin temelini oluşturan "sınırsız ihtiyaçlar" kavramı, bizi sürekli daha fazlasını istemeye, daha fazlasını tüketmeye itiyor.
Bu kısır döngü, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel bir tükenişe de yol açıyor.
Âdeta yaşam alanlarımızı kendi ellerimizle mahvediyoruz.
Mutluluk arayışımız, bizi tüketim çılgınlığına sürükleyen en büyük etkenlerden biri.
"Ne kadar çok tüketirsen o kadar mutlu olursun" yanılgısı, sahip olduklarımızın değerini unutturuyor, bizi gerçek mutluluktan uzaklaştırıyor.
Tüketim sarmalında kayboldukça ayaklarımızın altındaki zeminin; yani dünyamızın giderek çatırdadığının farkına bile varmıyoruz.
Peki, bu gidişatı nasıl durdurabiliriz?
Sahip olduklarımıza nasıl........