Kaçak katın üstünde konuşan vicdanlar

Yıllarca tüy bitmemiş yetimin hakkını savunduğunu iddia eden Uğur Dündar Halk TV’ye geçmiş .. Bundan sonra tüyü bitmemiş yetimin hakkını orada savunacakmış .. Nerede savunacak? İmamoğlu suç örgütü iddianamelerine giren şekliyle söylemek gerekirse patronunun kaçak katını, siyasi destek karşılığında görmezden gelen bir düzenin içinde savunacak .. Peki kimse sormayacak mı ey Uğur Dündar, bu açık ihlal hükümete yakın bir televizyonunun patronunun villasında yaşansaydı buna sessiz mi kalacaktın? Elbette kimseyi peşinen suçlu ilan etmiyoruz ama bakın iddianamelere giren haliyle Halk TV’nin patronunun villasındaki durum neymiş


*
Halk TV’nin yurt dışında yaşayan patronunun Etiler’deki binasına, hiçbir ruhsatı olmadan gizlice bir kat daha çıkıldı; gece yarısı indirilen malzemelerle, gündüz saklanan işçilikle örülen bu kaçak kat, Boğaziçi İmar Müdürlüğü ekiplerince su götürmez biçimde tespit edilmesine rağmen, devreye giren siyasal bağlantılarla bir anda hukuk dışına itilip “dokunulmaz dosya” hâline getirildi. Normal şartlarda Boğaziçi’nde sıradan bir vatandaşın pergolesini söktüren, terasına güneşlik atanı mühürleyen, bahçesine cam kapatanı dahi encümene sevk eden belediye, konu Halk Tv’nin patronu olunca kanunu değil, telefon talimatını esas aldı. Üst düzey isimlerin “Orası bizim kanal, destek veren tek mecra; işlem yapmayın” mesajı sonrasında dosya rafta unutulmadı—bilinçli şekilde donduruldu, yok hükmüne getirildi. Üstelik burada skandal sadece kaçak katın korunması değildi: Kağıt üzerinde mühürleme ve yıkım kararları hazırlanarak kamuoyuna “işlem yapılıyor” algısı verildi; gerçekte ise bina yıkılmak bir yana, aylar sonra ikinci kez genişletildi, cam bölmeler eklendi, stüdyo alanı büyütüldü ve tüm bu süreç boyunca tek bir memur dahi kapıya gidip “Bu yaptığınız suçtur” diyemedi. Yani İstanbul’da milyonlarca vatandaşa zerre taviz vermeyen imar düzeni, İmamoğlu’na siyasi destek veren bir medya patronu söz konusu olduğunda bir anda çamura döndü; kanun değil, siyasi hatır işletildi. Böylece medyanın “destek” adıyla sunulan siyasi pozisyonunun, belediye nezdinde adeta ihale kadar, rüşvet kadar, ağır bir nüfuz ticareti kadar değerli olduğu; hukukun ise bu patronaj ilişkisi uğruna göz göre göre çiğnendiği çıplak şekilde ortaya çıktı.

Şimdi O kaçak katın tepesinde yayın yapan bazı yorumcular,
her gün ekranlara çıkıp ahlâk, adalet, kul hakkı, yetim hakkı dersi veriyor.
Düşünün…
Kendi patronlarının binalarının kaçak olduğunu biliyorlar.
Gece yarısı malzeme indirildiğini biliyorlar.
İmar Müdürlüğü dosyasının “bekletildiğini” biliyorlar.
Yıkım kararının kağıt üzerinde kaldığını biliyorlar.
Ama ekrana geçince ne oluyor?
Bir anda hepsi “adalet savaşçısı”,
hepsi “Yetim hakkının yılmaz savunucusu”,
hepsi “yolsuzluk nöbetçisi” kesiliyor.
Sorarım size:
Bu nasıl bir yüzsüzlük standardıdır?
Bu nasıl bir ahlâkî çürümedir?

Bırakın vicdanı, bu kadarı insanın aklıyla dalga geçmek.
Ekranlarından gün boyu “yetim hakkı”, “kul hakkı”, “helallik”, “kamu vicdanı” diye bağıranlar…
Biriniz çıkıp da şunu sordunuz mu?
“Bizim patronun binasının çatısındaki kat hangi hakla yapıldı?”
Sormadılar.
Soramazlar.
Çünkü cevap ağır gelir:
O kaçak kat, siyasi himaye sayesinde yapıldı.
O kaçak kat, “tek destek veren medya” olma karşılığında korundu.
O kaçak kat, “başkan biliyor” denilerek mühürlenmedi.
O kaçak kat, devletin gözü önünde, vatandaşın hakkı yenilerek büyüdü.
Şimdi bu kanalda oturup:
— “Yetimin hakkını kim yiyor?”
— “Yolsuzluğun hesabı sorulmalı!”
— “Adalet çöktü!”
diye bağıranlara soruyorum:
Kendi patronunuzun binasının çatısındaki kaçak katın hesabını verebilecek misiniz?
O kaçak katın gölgesinde konuşulan adalet, adalet midir?
Başta “yetim hakkının yılmaz savunucusu” Uğur Dündar olmak üzere Halit Tv’oen yargı dağıtan herkese soruyorum…

“Siz hangi yüzle konuşuyorsunuz?”
Gündüz TV’de:
— “Yolsuzlukla mücadele!”
— “İmar rantı!”
— “Halkın hakkı!”
Gece binada:
—........

© Diriliş Postası