19 yaşında fakir öğrenci masalı! Belgeler konuşur, İmamoğlu kaçar |
Ekrem İmamoğlu’nun duruşmada Hâkim’e karşı kurduğu o gösterişli cümle…
“19 yaşındaki ben… hâlâ 25 hissediyorum…”
Eko–propaganda makineleri bu sözü alıp gün boyu parlatıyor.
Kimin umurunda gerçek?
Kimin umurunda belge?
Kimin umurunda çelişki?
Ama işte tam burada devreye yargının gerçeği arama görevi giriyor.
Hâkim, toplumun önünde dolaştırılan bu “fakir öğrenci” hikâyesinin altındaki çelişkiyi soruyor:
“O dönem maddi durumunuz gerçekten kötü müydü?”
Ve İmamoğlu, bir anda “mağdur genç” rolünden çıkıp siyaset cambazlığına sığınıyor.
Çünkü soru tam kalbinden vuruyor.
Neden mi?
Çünkü 1990’da İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş başvurusu yapan Ekrem İmamoğlu bizzat kendi el yazısıyla şunu yazıyor:
“Ekonomik durumum iyi değildir.”
Üniversiteye geçişin gerekçesi bu.
Bir gençlik dramı… Yoksulluk… İmkânsızlık…
Böyle bir hikâye olsa dokunmayalım, baş tacı edelim.
Ama aynı yılın Ticaret Sicili kayıtlarına bakıyorsunuz:
İmamoğlu ailesi 10 milyar lira sermayeli şirket kuruyor.
Ortaklar arasında Ekrem İmamoğlu da var.
Evet, yanlış duymadınız.
“Ekonomik durumum çok kötü” diyen İmamoğlu, aynı yıl 2 milyar lira sermayeli paya sahip şirket ortağı.
Aile, Trabzon ve İstanbul’da müteahhitlik yapıyor.
Paraları o kadar yerinde ki FETÖ’nün ilk okullarından birini baba–oğul yapıp hediye ediyorlar.
Böyle bir tabloda “Ekonomik durumum kötüydü” beyanı ne anlama gelir?
Ya üniversiteye yanlış beyanda bulunulmuştur…
Ya bugün millete yanlış hikâye anlatılıyordur.
Her iki durumda da sorun büyüktür.
Hâkim tam da bu tezatı soruyor.
Mahkeme salonunda “gerçek” ile yüzleşilmesi için…
Ve İmamoğlu ne yapıyor?
Cevap vermek yerine:
— “Girişiniz çok kötü oldu hâkim bey…”
— “Ben hâlâ 25 hissediyorum…”
— “Bu mu dikkat çekti dosyada?”
Bu ne biliyor musunuz?
Gerçeklerden........