Afganistan’daki küresel rekabette Çin, İngiltere ve Türkiye’nin rolü!
Türkiye’yi Afganistan’da ne bekliyor? Türkiye, uluslararası toplumla birlikte Afganistan’daki geçici hükümetle dengeli ve pratik bir angajman politikası izliyor. Bunun kuşkusuz tarihî ve kültürel sebepleri var. Afganistan’ın, 1 Mart 1923’te Sovyetler Birliği’nden sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ikinci ülke olması, bu bağın başlıca göstergelerinden biridir. Ancak bu tanımanın arka planına bakıldığında daha derin bir jeopolitik okuma yapmak da mümkündür.
Mustafa Kemal Paşa, 20 Ağustos 1920’de Afganistan’a gönderdiği ilk Türk temsilcisi Abdurrahman Bey’le birlikte Kral Emanullah Han’a gönderdiği mektupta, “İngilizlere karşı birlikte savaşalım” teklifinde bulunmuştu. Bu, dönemin İngiliz hâkimiyetine karşı ortak direniş perspektifinin açık bir ifadesiydi.
Arabistan’da görev yaptığı dönemde hem İngiliz ordusuna hem de isyancı Araplara kök söktüren Medine Müdafii Fahrettin Paşa başkanlığındaki Türk elçilik heyeti, 19 Mart 1922’de Ankara’dan yola çıktı. Heyet, Trabzon–Batum–Bakü güzergâhını izleyerek 25 Mayıs’ta Afganistan’ın Herat kentine ulaştı ve büyük bir törenle karşılandı. O dönemde Afganistan’da 200’e yakın Türk subayı, Afgan ordusunu İngilizlere karşı eğitiyor, sevk ve idaresine katkı sağlıyordu.
-Medine Müdafii, Kabil Sefiri Fahrettin Paşa (sağda) ile Afganistan Kralı Amanullah Han
Mustafa Kemal Paşa’nın Afganistan’a verdiği önem son derece belirgindir. Medine’nin kahraman müdafii Fahrettin (Türkkan) Paşa’nın Kabil’e elçi olarak atanması ve 26 Haziran 1922 – 12 Mayıs 1926 tarihleri arasında görev yapması, bu stratejik tercihin somut bir göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Afganistan’daki varlığı ve destek faaliyetleri sayesinde İngilizler, Hindistan üzerinden Orta Asya’ya genişleyemedikleri gibi Tahran ve Bakü hattına da ulaşamamışlardır. Bu durum, Ankara’nın bölgesel denge kurma kabiliyetini daha Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya koyan kritik bir sayfa olarak tarihte yerini almıştır.
Her iki ülke, zaman içinde eğitim ve kültürel değişim programları geliştirdi. Afganistan’da Türk okulları açıldı; Türk eğitimciler ve uzmanlar Afgan gençlerinin yetişmesine katkıda bulundu. Ayrıca Türk ordusundan subaylar, Afgan askerlerinin eğitimine yardımcı oldu ve bu eğitimin belirli bölümlerini bizzat yönetti.
Bu işbirliği, Afganistan’ın dış ilişkilerinde olduğu kadar siyasi, sosyal ve ekonomik dönüşümünde de önemli etkiler yarattı. Türkiye’nin desteği, Afgan kurumlarının modernleşmesine ve Afganistan’ın uluslararası sistemle daha uyumlu bir çizgiye yönelmesine katkı sağladı.
12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardından Türkiye’de faaliyet gösteren bazı İslamcı örgüt mensupları —özellikle Akıncılar Derneği’nin yönetici ve aktivist kadroları— takip ve baskı ortamından kaçarak, İran üzerinden Afganistan’a geçti. Bu kişiler, Sovyetler Birliği’nin 1979 işgaline karşı mücadele eden Afgan Mücahid gruplarına katılarak sahada aktif rol aldılar.
O dönemde Türkiye’den giden gruplar, Afgan direnişinin iki önemli figürü olan Hizb-i İslami lideri Peştun kökenli Gulbeddin Hikmetyar ile Cemiyet-i İslami’nin lideri Tacik asıllı Burhaneddin Rabbani’nin komutasındaki yapılarda yer aldı. Bu birliktelik hem ideolojik yakınlık hem de Sovyet karşıtı küresel blokajın etkisiyle ortaya çıktı.
Bu süreç, soğuk savaş yıllarında Türkiye’deki bazı muhafazakâr–İslamcı çevrelerin uluslararası jeopolitik gelişmelerle doğrudan temas ettiği nadir dönemlerden biri olarak dikkat çeker. Türkiye’den giden gönüllüler, Afganistan’daki direniş hareketi içinde sınırlı fakat sembolik açıdan önemli bir etki oluşturdu; aynı zamanda Türkiye’deki İslamcı çevrelerde Afgan cihadı söyleminin güçlenmesine vesile oldu.
Ankara, Afganistan İslam Emirliği’nin ana omurgasını oluşturan Taliban örgütünün uluslararası platformlarda imajının onarılmasında öncü rol üstlendi. Hatta 13 Mart 2022’de dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Diplomasi Forumu’nda yaptığı konuşmada, insani yardımın tek başına Afganistan’ın sorunlarını çözmeye yetmeyeceğini ve ülkelerin İslam Emirliği’ni diplomatik olarak tanımaları gerektiğini belirtmişti. Bu, Afganistan için yabancı bir siyasi liderin böyle bir çağrıyı ilk kez kamuoyu önünde yapması anlamına geliyordu.
Bölgesel güvenliğin güçlendirilmesi ve terörizm ile uyuşturucuyla ilgili suç tehditleriyle mücadelede Kabil’e desteğin devam ettirilmesi önemlidir. Bu nedenle eğitim, spor, kültür ve insani yardım alanlarındaki bağların derinleştirilmesi, Afganistan-Türkiye dostluğunun güçlendirilmesi açısından değerlidir.
İlk etapta Çin, Özbekistan ve BAE gibi ülkelerle birlikte Türkiye, Afganistan İslam Emirliği’ni temas ve söylemler yoluyla fiilen tanımayı tercih etmiş; bu kapsamda Ankara ile Kabil arasında büyükelçilik düzeyinde diplomatik ilişkiler tesis edilmiştir. Haziran 2025’ten bu yana Türkiye’deki mevcut Afganistan Büyükelçisi Saniullah Farahmand’dır. 1 Ekim 2023 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Kabil Büyükelçiliği Maslahatgüzarı ve Misyon Şefi görevini Cenk Ünal ifa etmektedir. Kabil’deki Türkiye Büyükelçiliği ile Mezar-ı Şerif ve Herat’taki Başkonsolosluklar, Türkiye’nin Afganistan ile ilişkilerine aracılık etmeye devam etmektedir.
Afganistan ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin büyükelçilik düzeyine yükseltilmesi, iki ülke arasındaki güçlü işbirliğinin ve köklü dostluk bağlarının önemli bir göstergesidir. Bu adım, karşılıklı güvenin derinleştiğini, siyasi diyaloğun kurumsal bir çerçevede güçlendiğini ve geleceğe yönelik ortak beklentilerin arttığını ortaya koymaktadır. Türkiye ile Afganistan arasındaki diplomatik temasların daha üst seviyeden yürütülmesi, ekonomik, güvenlik ve insani alanlardaki işbirliğine de ivme kazandıracaktır.
Afganistan İslam Emirliği’nin “temas diplomasisi” kapsamında Türkiye ile görüşmelerinin diğer ülkelere kıyasla daha yoğun olduğu söylenebilir. İslam Emirliği’nin bu diplomasi uygulaması şöyle gelişti: Ağustos 2021’den Ağustos 2023’e kadar IEA temsilcileri, 72 farklı ülkeden yetkililerle toplam 944 diplomatik görüşme gerçekleştirdi.
Toplantı sayısına göre ilk beş ülke şunlardır: 1. Türkiye – 150, 2. İran – 141, 3. Katar – 99, 4. Pakistan – 92, 5. Özbekistan – 58. Bu toplantıların 471’i Kabil’de, 146’sı Doha’da, daha az sayıda toplantı ise İslamabad, Tahran, Ankara, Moskova ve diğer şehirlerde düzenlendi.
Bu verilere bakıldığında, Afganistan İslam Emirliği’nin diplomatik önceliklerini anlamak mümkün. Görüşme sayılarının dağılımı Türkiye’nin, Emirlik açısından diğer ülkelere kıyasla öne çıkan bir diplomatik partner olduğunu gösteriyor. Türkiye ile yapılan 150 görüşme, İran’la yapılan 141 görüşmeyi hafifçe geride bıraksa da, bölgesel etki ve güvenlik perspektifinden Türkiye’nin önemini ortaya koyuyor.
Toplantıların büyük........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein